"TC" Devleti'nin İzlediği Ekonomik ve Siyasal Politikalar Ekseninde 2024'den 2025'e Geçiṣ ve Muhtemel Geliṣmeler!

2024 yılını geride bırakıp, yeni bir yıl olan 2025 yılına girmiş bulunuyoruz. 2024 yılı, gerek yerel gerekse bölgesel veya küresel düzeyde çok önemli siyasal ve toplumsal olayların yaşandığı bir yıl oldu.

2025 yılında gelişebilecek veya gelişecek muhtemel olay ve olguları siyasal, toplumsal, ekonomik ve askeri politikalar ekseninde analiz etmek; bu gelişmelerin yerel, bölgesel ve küresel boyutlardaki etkilerini ve yansımalarını objektif bir şekilde öngörmek için 2024 yılındaki önemli siyasal ve toplumsal olaylara genel bir bakış yapmak gerekir. Bu nedenle, dünyada yaşanan genel duruma, sürekli çatışmalı bir bölge olan Ortadoğu’ya ve Türkiye/Kuzey Kürdistan'daki ekonomik, siyasal ve toplumsal gelişmelere odaklanmak, geçmiş yılda yaşanan olayların panoramasını çıkarmak için doğru bir yaklaşım olacaktır.

2024 Yılında Neler Oldu?

Emperyalist-kapitalist sistemin egemenliği altında izlenen siyasal, ekonomik ve askeri politikalar, dünyayı adeta cehenneme çevirdi. İşçi, emekçiler ve tüm dünya ezilenlerine; ezilen ulus, milliyet ve halklara yönelik saldırılar aralıksız devam etti. Sistemin egemenliği altında ezilen, sömürülen, baskı ve zulüm gören yığınların hayatında sömürü, açlık ve yoksulluk daha da derinleşti. Alım gücü sürekli gerilerken, ezenlerle ezilenler arasındaki gelir uçurumu büyüdü ve devasa boyutlara ulaştı.

Bu saldırılarla eş zamanlı olarak; ezilen kitlelere, emekçilere yönelik ekonomik, demokratik ve siyasal baskılar yoğunlaştı. Geçmişte büyük mücadeleler ve bedellerle kazanılan hak ve özgürlükler sürekli tırpanlanarak geriletildi. Dünya genelinde gericilik, milliyetçi, ırkçı-faşist ve dini akımların yükselişi hız kazandı. Kadın bilincinin ve mücadelesinin yükselmesine paralel olarak, kadınlara, LGBTİ+ bireylere yönelik şiddet, aşağılama, nefret söylemleri, ötekileştirme ve hak ihlalleri artış gösterdi.

Aynı zamanda milliyetçi, ırkçı ve faşist hareketlerin küresel düzeyde yükselmesiyle birlikte, emperyalistlerin rekabet savaşlarının mağduru olan mültecilere yönelik nefret duyguları tırmanışa geçti. Avrupa'da ve Türkiye/Kuzey Kürdistan’da milliyetçi-şoven politikaların, mülteci karşıtlığı üzerinden prim yaptığı bir yıl yaşandı.

Ukrayna-Rusya Savaşı

24 Şubat 2022'de başlayan Ukrayna-Rusya savaşı, 2024'ün son aylarında daha da tehlikeli bir boyuta ulaştı. Batılı emperyalistlerin desteğiyle Ukrayna’ya uzun menzilli füzeler verilmesi ve bu silahların Rusya’ya karşı kullanılması, Rusya Devlet Başkanı Putin’in nükleer saldırı tehdidinde bulunmasına neden oldu. Bu gelişme, savaşı daha da karmaşık bir hale getirdi.

Ortadoğu’daki Durum

Tarih boyunca dünya coğrafyasının en karmaşık ve çatışmalı bölgelerinden biri olan Ortadoğu'da, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın Aksa Tufanı Hareketi ile İsrail'e saldırması ve İsrail'in Demir Kılıç Operasyonu ile Gazze'ye saldırmasıyla başlayan Filistin-İsrail savaşı, 2024 yılı boyunca tüm vahşetiyle sürdü. İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırılarının ardından Lübnan’a ve Hizbullah’a yönelik operasyonları hız kazandı. Ancak 27 Kasım 2024'te Lübnan ve İsrail arasında ateşkes yapıldı.

Bu ateşkesin ardından Suriye’de yeni bir hareketlilik başladı. İslamcı Selefi-Cihatçı yapıların çatı örgütü olan HTŞ ve Türkiye’nin desteklediği ÖSO, daha sonra adı SMO olarak değiştirilen gruplarla birlikte Beşar Esad yönetimine saldırdı. Bu saldırılar sonucunda Suriye’nin büyük bir kısmı çatışma olmaksızın HTŞ kontrolüne geçti ve Esad rejimi çöktü. Ancak Suriye’deki durumun kalıcı bir çözümden uzak olduğu, güç mücadelelerinin devam edeceği açıkça görülür.

Türkiye/Kuzey Kürdistan’da 2024 Yılı

2024 yılı Türkiye/Kuzey Kürdistan'da da önemli siyasal ve toplumsal olaylara sahne oldu. Hukuksuzluğun, adaletsizliğin zirveye ulaştığı; sömürü, açlık ve yoksulluğun halkın canını yaktığı bir yıl yaşandı. Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı önemli ölçüde geriledi, ancak bu süreç kısa sürede saldırgan politikalarla yeniden baskıya dönüştü.

2024 yılında işçiler, emekçiler ve ezilen kesimler, ağır koşullara rağmen grevler, direnişler ve protestolar gerçekleştirdi. Soma maden bölgesindeki madencilerin direnişi, Polonezköy işçilerinin mücadelesi ve Çayırhan madencilerinin direnişi kamuoyunda önemli yankı uyandırdı. Ayrıca emekliler, "Açız ve geçinemiyoruz" sloganıyla sokaklara çıktı.

2025 Yılına Genel Bakış ve Muhtemel Gelişmeler

2025 yılına, 2024'ten devralınan ağır sorunlar ve krizlerle girilmiş bulunuyor. Dünya çapında iki önemli çatışma bölgesi olan Ukrayna ve Ortadoğu’da durumun daha da karmaşık hale gelmesi bekleniyor. Ukrayna’daki savaşın kısa vadede sona ermesi olası görünmüyor. Bu savaş, aslında bir NATO-Rusya savaşı olarak tanımlanabilir.

Ortadoğu'da ise İsrail ve Filistin arasındaki gerilim, Suriye’deki yeni güç mücadeleleri ve Türkiye’nin bölgedeki rolü önümüzdeki yılın önemli gündem maddeleri olmaya devam edecek. Türkiye'de ise ekonomik kriz, yoksulluk ve siyasi baskılar, 2025 yılında da halkın temel gündemlerinden biri olacak.

Türkiye/Kuzey Kürdistan'da Olası Gelişmeler

İşçiler, emekçiler, işsizler ve tüm ezilen, sömürülen, devletin faşist baskısı altında olan kadınlar, gençler ve toplumsal güçler, 2024 yılında oldukça zorlu bir süreç yaşadı. 2024 yılının tüm yakıcı sorun ve problemleri; siyasetten ekonomiye, sağlıktan eğitime, ekolojik yıkımdan doğanın yağmalanıp talan edilmesine, Kürt ulusal sorunundan mülteci meselesine kadar açlık, yoksulluk ve işsizlik gibi birçok sorunla daha da ağırlaşmış ve derinleşmiş bir şekilde 2025 yılına taşınmıştır. Dolayısıyla, 2025 yılının nasıl olacağı, nelerin bizi beklediği, AKP-MHP ortaklığının 22 yıl boyunca izlediği siyasi, ekonomik ve politik kodlardan, halkımıza yaşattıklarından hareketle kolaylıkla tahmin edilebilir.

22 yıllık iktidarları süresince uyguladıkları siyasi ve ekonomik politikalarla yoksulluk derinleşmiş, orta tabaka dediğimiz kesim ve küçük işletme sahipleri dahi iş yapamaz hale gelerek yoksulluğa sürüklenmiştir. Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynakları bir avuç azınlığa, tekelci komprador burjuvaziye ve saray saltanatına peşkeş çekilmiştir.

Bu talan ve baskı düzenine karşı gelişen mücadele, direniş ve kitle hareketlerini etkisiz kılmak, önlemek ve bastırmak amacıyla "TC" devletinin kurucu kodları olan tekçi, ırkçı ve İslamcı politikalar sürekli devrede tutulmuş; halk kitleleri bu temelde şoven duygularla zehirlenmiştir. Geçmişte ağır bedellerle kazanılmış ekonomik, demokratik ve siyasal haklar sürekli tırpanlanmış ve ağır faşizm koşullarında yol alınmıştır. 2025 yılında da bu çatışmacı, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı siyaseti sürdürmekte ısrar edileceği aşikârdır. Zira bu politika, iktidarın 22 yıllık ayakta kalma stratejisinin temelini oluşturmaktadır.

Kürt Sorunu

Türk devletinin kuruluşundan itibaren sürekli "Kürt sorunu yoktur" denilse de, devletin ta başından beri Kürdistan bölgesine yönelik özel kanun ve yasalar geliştirilmiş, ulusal hak mücadeleleri askeri operasyonlarla bastırılmıştır.

Bu süreçte devlet, Kürt sorununa sürekli inkâr ve imha temelinde, tekçi ve şoven bir zihniyetle yaklaşmıştır. Zaman zaman bu meseleye görünürde farklı yaklaşımlar sergileyip "Kürt sorunu vardır" gibi açıklamalarda bulunulsa da bu söylemler tamamen pragmatist bir yaklaşımla hareketi dağıtmaya ve tasfiye etmeye yönelik olmuştur.

"Çözüm Süreci" adı verilen dönem de bu stratejik planın bir parçasıydı. Bu süreçte Erdoğan ve AKP, Kürt tabanından büyük destek aldı. Ancak daha sonra "Çöktürme Planı" ile bu destek manipüle edildi ve Kürt hareketine yönelik saldırılar artırıldı.

Bugün AKP-MHP ittifakının Kürt sorununu tekrar gündeme getirmesinin temel nedenlerinden biri, sorunun artık devletin kuruluşundan bu yana süre gelen ve bölgesel boyutta çözüm bekleyen bir mesele olmasıdır. Kürt hareketi, on yıllardır süren ulusal bilinç ve mücadele sayesinde yerelden bölgesel düzeye ulaşmış, uluslararası bir boyut kazanmıştır.

Aynı zamanda devletin içine düştüğü derin ekonomik ve siyasi kriz, iç ve dış politikada tıkanma noktasına gelinmesi, iktidarı bu meseleyi yeniden pragmatist bir şekilde kullanmaya itmiştir. Ancak bu süreçte dahi kayyum politikaları ve Kürt iradesini gasp etmeye yönelik hamleler devam etmektedir. "Kardeşlik projesi" olarak sunulan girişimler, gerçekte teslimiyet ve tasfiyeden başka bir amaç taşımamaktadır.

Sonuç

2025 yılının, dünya halkları ve ezilenleri açısından zorlu ve çetin bir yıl olacağı açıktır. Ezen ve ezilenler arasındaki çelişkinin daha da derinleştiği, küresel militarizmin ve bölgesel çatışmaların arttığı, kapitalist barbarlığın doğayı tahrip ettiği bu dönemde mücadele kaçınılmazdır.

Yaşadığımız dünyanın çehresini değiştirebilecek tek güç; emekten, eşitlikten ve özgürlükten yana olan devrimci-sosyalist güçlerin mücadelesidir. Bu perspektifle sınıf mücadelesini yükseltmek, insanlığın geleceği açısından elzemdir.


Rıza Öztunç

14 Ocak 2025