
Tükenişin Eşiğinde Umut!
Yürek bu, yaşamıyor uzak düşünce sevdadan. Ve artık tahta atlara binip dolu dizgin sürmüyor karanlığın üstüne doğru. Tükeniş her an birer ölü toprağı olup çekiyor insanı kendi mezarına. Kopmaya dursun sevda ve kavga arasındaki o görülmez bağ; gideceğin ilk duraktır değerlere, kendine yabancılaşma.
Zamanla her șeyin değiștiğini unuttun. Bu yüzden kapını çalan tükenişın ayırdında olamadın; ta ki o aralıktan zebaniler içeri girene dek, o zaman da iş işten geçmişti. Çünkü sen artık sen değildin. Barikatlarda düşen gençlerin resmini elinin tersiyle itip bu akşam ne giyim diye kendi derdine düşünce, çürüme yer açmıştı gövdende. Seni var eden bütün o değerleri kendi zayıflıklarına, geriliğine peşkeş çektin. Bunca yoksunluğun, acının, sömürünün, zulmün içinde sen yerinde oturmayı direnmeye yeğledin. Kendince ne kadar teorileștirsen de zorluklar karşısındaki teslimiyetini ; unutturamıyordun “direniş zafere teslimiyet ihanete götürür “ sözünü.
Ancak yine de senden kalan işleri omuzlayanlar ne kadar sitem etseler de sana , yaşananlardan ötürü olacakları az çok önceden sezebiliyorlardı. Bu fırtınada kökleri derinde olanlar ayakta kalabiliyor. Çok derinlerde yer etmeyenler zor günlerde de kavgada yer edinemiyorlar. Rüzgarda bir yaprak hesabı, oradan oraya savrulup duruyorlar. Yönsüz, pusulasız, görünmeyen bir el tarafından sürüklenip duruyorlar.
Kökleri derinde olanları rüzgar kolay kolay söküp atamaz yerinden fakat nedir bu kökler kavgada neye eş düşer? Hangi dala tutunsa insan kurtarır kendini tüketmekten? Var olanın üstüne bir şey daha ekleyemiyorsan gerisine düşmüşündür artık hayatın. Kalmamak için geride sevmeli insan kendi halkını, görebilmeli o halka nelerin çektirildiğini. Halkını sevmekten kaynaklı, onlara karşı bu sevgiden doğan büyük bir sorumluluk hissedebilmeli. Emek vermeli olduğu yerden bir adım daha ileri gidebilmek için. Bedel ödemeyip, yakındıkça üzerlerindeki ölü toprağı da gün gün çoğalacak ve bir zaman sonra bu çabasızlık onları toprağın altında bırakacak.
Yürek ister elbette bir çelik gibi kavganın bütün zorluklarına eyvallah çekmek. Ama yine de umut var hala. Çünkü her düşüşün ardında bir ayağa kalkış, her suskunluğun ardında da bir çığlık gizlidir. Eğer bir gün neyi kaybettiğini hatırlarsan ; o köklerin hala toprakla bağı varsa, yeniden filize durmak mümkün. Hafife alınacak bir şey değil fakat zor olmayan yol zaten seni tükenişe getirdi. Ve unutma çelik de ateşle şekillenir. Demem o ki emek vermeden gelişme olmuyor.
Erdal Ekinci