Toz Bulutunun İçinde Yön Arayışı!

Toz Bulutunun İçinde Yön Arayışı!

Zorlu bir süreçten geçmekteyiz. Toz ve bulutun birbirine karıştığı, birçoğunun yönünü bulmakta zorlandığı; bugünün ve geleceğin açıklanamazlıkla, bilinmezlikle kodlandığı, yaratılan kaotik ortamla düşün dünyamızın etki altına alındığı bir zaman dilimini yaşamaktayız.

Geçmişle gelecek arasında kurduğumuz bağların önemli oranda aşındığı, bugüne ve geleceğe yönelik söz söylemede ketum kaldığımız; yabancılaşma olgusunu tüm yönleriyle iliklerimize kadar hissettiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Değerler masumesinin korunması ve geliştirilmesindeki erozyon, post-modern saldırılara karşı yeterli donanıma sahip olmayışımız; örgütsüzlüğün güçlü şekilde propaganda edildiği, bireyciliğin kutsandığı, "biz" yerine "ben"in ikame edildiği gerici saldırganlık koşullarında biz nerede duruyoruz?

Toplumsal yaşamdaki günlük uğraşlarımıza baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz: haksız savaşlar, işgaller, on binlerce masum insanın ölümü, açlık, yokluk, yoksunluk; kâr ve daha fazla kâr hırsıyla sömürünün, zorbalığın artması; iş cinayetleri, kadın cinayetleri, çocuk istismarı, göçmen ve yabancı düşmanlığı, militarizm, hak gaspları vb. Gelişmeler karşısındaki tavrımız ideolojik ve politik duruşumuzu yansıtmaktadır.

Yaşanan sorunlar ve saldırılar karşısında tavır takınabiliyor muyuz? Kitlelere giderek onları kendi sorunları etrafında örgütleyebiliyor muyuz? İlişkilendiğimiz insanları kurumlarımıza yaklaştırabiliyor muyuz? Ve daha birçok çalışmayı sürdürebiliyor muyuz? Birçoğumuz bu sorulara "evet" diyemiyoruz ya da kısık bir ses tonuyla "yapmaya çalışıyorum" diyoruz.

Öyleyse bizi yapmaktan alıkoyan ne? Neden yapmıyoruz ya da yapamıyoruz? Herkesin bir gerekçesi olacaktır. Her söz gerçeğin bir yanını yansıtacaktır ama gerçekliğimizin tümünü değil. Toplumsal ve siyasal sorunlar karşısında takındığımız tavır ve pratik tutum, kendi gerçekliğimizi görmemize yardımcı olacaktır.

Gerçek şu ki bir çoğumuz toz bulutu içinde yönümüzü bulmakta zorlanıyoruz. Post-modern saldırıların etki alanında kalarak ya da bir dizi sorunu bahane ederek kolektifin dışına çıkabiliyoruz. Kabul etmek gerekir ki örgütsüz yaşam, örgütsüzlüğün sessiz propagandasıdır.

Emeğimize, sınıfa, halka ve değerlerimize karşı yabancılaşmadaki aşınmayı gidermek tamamıyla bizim elimizde ve mümkündür. Her türlü saldırıya ve dejenerasyona karşı ideolojik, politik ve kültürel donanımı; örgütlü yaşamda ısrarı, iradeyi, kararlılığı ve köklerimize sarılarak yürümeyi büyütmek zorundayız. Bizi biz yapan değerleri her koşulda sahiplenmek; geri yanlarımızdan arınmak ve kendi gerçekliğimizle yüzleşerek işe kendimizden başlamalıyız.

Sarp Yetkin