Titrek Bir Mum Alevi

Titrek Bir Mum Alevi

İçinden geçilen bu zor günlerde  bizleri “Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bir his ve göz gözü görmez bir sis “ sananlara ; demire tırnakla, betona kanla yazılan bu inancın, dile gelişidir anlatılmaya çalışılan.

Zulmün ıslığı rüzgarın boşluktaki  uğultusunu andırıyor.  Ve onun her üstümüze abanırken çıkardığı o kırbaçımsı sese karşı  bizlerin bu yoksunluk içindeki karşı duruşu, kimilerince taktir edilirken bazılarınca da anlamsız bulunuyor. Anlamsız bulunuyor çünkü bütün acıları aşka devşirmek için yapılanları çok zayıf ve bunların bir şey getirmeyeceğini düşünüyorlar. Çok zorlu günlerden geçiyoruz. Bıçak ağzı gibi ya dövüşecen ya da suskunluğuna bir kılıf uydurup seyredecen sömürenlerin yaptığını. Zaten bütün sorunun kaynağı da bu. Biz bütün algımızla iğneyle kuyu kazmamız gerekse de mücadele de inat ediyoruz. Bizi titrek bir mum alevi sananlar da devletin kültürüyle, onun empoze ettikleriyle kendilerine bir yön veriyorlar. Biz devrimci olduğumuz için teslim alınamıyoruz. Her zaman içinde bulunduğumuz koşulları tek kişi de kalsak halkların lehine değiştirmek için çaba sarf ediyoruz, etmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Böyle davranmazsak zaten koşullarca, sistem tarafından hem kültürel, ahlaki olarak teslim alınmış oluruz. Düzeni istemesek de son kertede ayak da tutan bir birey haline gelmiş oluruz. Yani aynaya bakarken gördüğümüz halkların kurtuluşu için her şart altında, ne pahasına olursa olsun değiştirip dönüştürmek için bir duruş sergileyenler olmalı. Aksi durumda farkında olmadan süreç içerisinde sistemin empoze ettiği “devlet güçlüdür, baldırı çıplaklarla olacak iş değil bu” anlayışına ayağımız takılır ve sistem içi bir insan gibi düşünmeye başlarız.  Sonrasında da ortaya  iki ayrı   bakış açısı çıkar: Biri var olan koşulları ezilenlerin kurtuluşu için durmadan değiştirip dönüştürmek uğruna  elinde avucundakiyle çabalarken ikincisi de bütün o verilen emekleri titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bir hisse yorup kendini seyirci durumuna düşürür.

Bugün çok küçük de olsa atılan adımlar, gidilen bu arpa boyu yol; acıları aşka devşirmek için. Ve adımlarımızı ne kadar pür dikkat atsak da bir yerde çarpıyoruz zulmün örgütlülüğüne. Ve bu sesizliğin en dibinde dönenleri yorulmuşluklarına sayıyoruz. Onları bir daha kazanmak adına sitemimizi içimize atıyoruz. İğneyle kazdığımız kuyuların üstünü onların gidişi az da olsa kapatmıyor değil.

Bizler, bu cehennem havalarda dövüşenler yapılan hiç bir şeyi anlamsız bulmuyor ve birbirine etki yaptığının ayırdında olarak yükleniyoruz mücadeleye daha da harmanlamak için yanan ateşi.  Bizleri bildiri dağıtırken gören kimileri; “ Ne yaptığını sanıyor? Zamanını da emeğini de boşuna harcıyor diyeceklerdir. Gerçekten de ilk bakışta yaptığımız saçma bir şeydir. Biz ne bakan, ne milletvekili, ne general, ne bankacı, ne de diplomatız. Öyleyse ? Bizler gibi düşünen onlarca insan var. Ve bizim eylemimiz onların bir parçası. İleriye dönük verilen bu çabaların elbette hayatta bir getirisi olacak. İnsanlık dışı bu sisteme karşı verilen savaşım ölçüsünde insanlaşacağız. Bizim savaşımız bugün değil ancak yarın olacak olan nitel değişimlerin nicel aşamasıdır. Tarih işçi sınıfının en bilinçli emekçilerinin işyerlerinde ve bürolarında sürdürdükleri gösterişsiz ve sabırlı çabaları pahasına gerçekleşen nicel değişikliklerin zorunlu sonuçlarının nitel değişiklikler olacağı yolunda bizlere defalarca bilimsel kanıtlar göstermiştir.

Dönenlerin en çok aldandıkları durak burası; bu basit işlerle yıkılacak değil bu köhne düzen , üç beş kişiyle alınacak iktidar değil bu. Böyle söyleyip kendilerini düzenin kültürü ve ahlakıyla aynılaştırdıklarının farkına varmıyorlar. Zulüm ejderha olsa da ona karşı mücadele etmiyorsak hangi eylemimizden, davranışımızdan ötürü bizlere devrimci diyeceksiniz? Böyle her şeyi kabullenip, hiç bir şey  yapmazsak nasıl ayırt edeceksiniz bizleri sıradan insanlardan?

Biz kendimizi bu beğenilmeyen, burun kıvrılan emeklerden, çabalardan var edeceğiz. O dişlerimizi sıka sıka dayandığımız bu zor günleri bu çelikten iradeyle aşacağız. Ve bugünlerin yüzü suyu hürmetine yükselecek daha büyük mücadeleler. Bizler tanrıların elinde bir oyuncak değil kendi davamızın birer öznesi olarak vururken kapıları, çekip alabilmek içindir yılgınlığın elinden umudu. Çok da anlamı olmaya bilir senin için bugünlerdeki bu iradenin. Ancak beğenmediğin bu duruş bağlayacak bizleri yarının güçlü örgütüne. Bu yolu yürümeden çıkılmıyor özgür ve aydınlık günlere.

Erdal Ekinci