Şiir | Göğüslerini Ateşe Verdiler

Şiir | Göğüslerini Ateşe Verdiler

Büyük ustalar hep yaşamaktan bahseder.

Ama nedir bu yaşamak?

Bir ömürlük alışkanlık mı?

Yoksa bir başkaldırı mı,

öğretilmiş rollere, ezberlenmiş sessizliklere?


Kimine göre yaşamak,

bir memurun masasındaki kalem,

bir işçinin her gün aynı saatte dönen tornası. 

Kimine göre büyük adam olmak.

Kimine göre ise yaşamak,

bir bedeli göze almaktır:

hayatına mal olsa da doğruların arkasında yürümektir.


İki komünist savaşçı,

Hozat'ın Kilise köyünde,

dağların sessizliğinde

yazdılar bu soruya yanıtı.

Onlar için yaşamak;

görmekti sömürü çarklarını

ve bu çarkı durdurmak için

kendini ateşe atmaktı.


Yaşamı, ucuz bir konfora satarak değil,

kavganın en ağır yerine

omuz vererek anlamlandırdılar.

Bir çağın sus payını reddettiler.

Her şeyin satın alındığı bir dünyada,

bedelsizce direnmeyi seçtiler.


Göğüslerini ateşe verdiler,

Zamana adlarını unutturdular belki,

ama tarihin suskun alnına

kızıl bir mektup bıraktılar.

Alev alev,

her kelimesi bir taş gibi

düştü zalimin sarayına.

Ve sustu sandığın yürekler,

onlarla haykırdı yeniden.


Bir çift göz,

bir avuç inat,

bir kıvılcım...

Yetti bir yangına.


Ve şimdi her barikatta,

her afişte,

her sloganın içinde

onların adı gizli.

Adları bilinmese de,

varlıkları büyüyor,

Varsın ki şimdilik bilinmesin 

İnsanlık altın çağ topluma yürüdüğün de 

Onları ve İbrahim'i saygı ile anacaklar 

her "teslim olmayacağız" sözünde.


Şafak Özer