Rıza Öztunç yazdı; Adalet- Hukuk ve Güven!

Rıza Öztunç yazdı; Adalet- Hukuk ve Güven!

Hak, hukuk,adalet,eşitlik ve özgürlük gibi kavramlar insanlık tarihinde ve toplumların yaşamında hep söz konusu olmuş,dile getirilmiş, talep ve gündem olmuş ve toplumsal yaşamda önemli bir yer tutmuştur. 

Dolayısıyla da insanlık ve toplumların tarihi büyük çalkantılar, altüst oluşlar, karmaşalar, çatışmalar, direnişler ve mücadelelerle bugünlere geldi ve taşındı. .Bu tarih bir bakıma toplumlarda ve insanda ilerleme, insanlaşma ve özgürleşme mücadelesi tarihinin de serüvenini ifade eder. Zaten Marks da bu bağlamda "toplumların tarihini esasta sınıf mücadeleleri tarihi" olarak ifade etmiştir. 

Bu tarihi serüvende adalet, özgürlük ve eşitlik vb kavramlar insanın ve toplumsal mücadeleler tarihinde toplumcu yapı ve hareketlerin ana hareket noktası ve dinamiğini oluşturmuş, merkezinde ana gündemler oluşturmuş ve yer bulmuştur. 

Sınıf farklılaşmasının uç verdiği, ortaya çıktığı ve toplumsal yaşama müdahale edip, egemenlik sistemi ve mekanizmasını kurmasından bu yana da, bu çatışmalı tarihi süreç kesintisiz devam etmektedir.

Her tarihi süreçte oluşan siyasal ve toplumsal yapılar,sahip oldukları siyasal,sınıfsal dokusu ve karekterine uygun olarak, kendi devlet aygıtını, devlete bağlı kurumlarını ve yasalarını oluşturarak, büyük yığınları ve kitleleri zaptı rap altına almaya çalışmış,almış ve hükümranlıklarını sürdürmüşlerdir.

Bunu yaparken kitlelerin büyük itiraz, direniş ve mücadeleleriyle karşılaşmış ama kurdukları devlet aygıtı ve mekanizmasıyla akla hayale gelmeyen zalimlikler ve katliamlarla hakimiyetlerini sağlamışlar, her geçen süreç ve tarihte de yönetme ve tahakküm etmede tecrübe kazanarak, devlet denen sistemlerini daha da tahkim ederek bugünlere getirmişlerdir. 

Bu uzun tarihsel süreçte egemen sınıflar cephesinde olduğu gibi; tarih boyunca adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verenler de, egemen sınıflara ve onların zalimliklerine karşı tarih boyunca mücadeleyi kesintisiz sürdüren ve sürdürmeye devam eden ezilen,sömürülen emekçi kitleler ve işin öznesi olan parti- kurum ve yapılar da büyük tarihi tecrübelere sahip oldular. İnsanlık tarihinde 

işçi emekçilere ve ezilen tüm halklara ve insanlığa  yol gösteren ve ışık olan büyük tarihi zaferlere imza attılar. 

Bugün de insanlık alemi,ezilen yığınlar,devrimciler, sosyalist ve komünistler,   geçmişimizin mihenk taşları olan bu tarihi tecrübeler ışığında tekrar  yol açmaya ve yeniden yeniden tarihi zaferlere imza atarak, ezilen insanlığı toplumsal kurtuluşa götürmeye çalışmaktadır. 

Peki Bu Nasıl Olacak ve Neyi   Zorunlu Kılmaktadır?

Birincisi; sistemin siyasal, ideolojik, politik, askeri ve kültürel kuşatması ve saldırısı karşında, sınıfın bilimi ışığında, esas ve temel örgütlenme ve mücadele alanını göz ardı etmeden ve ıskalamadan, ideolojik,siyasal ve örgütsel olarak nitelikli bir duruşa, yapı ve stratejiye,emekçi kitleleri örgütleyecek ve onlara güven verecek mücadele hattına ve kararlılığına sahip olmak, büyük şehirlerin kalbi olan ve oldukça zayıf olduğumuz veya hiç olmadığımız sınıf havzalarına inmek ve bu alanla da sınıf içinde ilmek ilmek örgütlenerek sınıf hareketini büyütmek, yine çok zayıf olduğumuz ( oysaki küresel boyutta yükselen) kadın örgütlenmesi ve her tarihsel dönemde dinamizmi ve enerjisiyle hak ve özgürlükler mücadelesinde aktif görev, yer almış ve büyük enerji katmış  gençliğin örgütlenmesi önümüzde cok önemli ve hayati bir sorun olarak durmaktadır. 

İkincisi; eleştiri ve özeleştiri devrimci, sosyalist ve komünist mücadele yürüten yapıların tarihinde olmazsa olmazıdır ve bu bir ilkedir.Mevcut olumsuz süreci ve kan kaybını önlemek ve tıkanıklığı aşmak için, bunca yapılan hatalarımız karşısında tutarlı ve samimi bir eleştiri-özeleşti sürecinin işletilmesi zorunlu ve şart olmuştur.Biliyoruz ki Lenin'in bu konuda, "samimi ve tutarlı bir özeleştiri sınıf mücadelesindeki samimiyeti ve duruşu ifade eder" anlamında çok önemli bir vurgusu da vardır.

Üçüncüsü; bozulmaya ve deforme olmaya yüz tutmuş,yıpranan ve silikleştirilen ilke ve değerlerimiz güçlü bir ideolojik eğitime, sözde değil, özde bir yoldaşlaşmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktadır

Dördüncüsü; kurumlar arası ilişkilerin tayfacı, gurupçu ve bölgeci olma girişim ve özelliğinden kurtarılması, kurumsal işleyişe ve hukukuna göre yürütülmesi gerekir. Bozulan ve dejenere olan bu işleyişin devrimci norm ve ilkeler temelinde yeniden oturtulması bir zorunluluk gerektiriyor.

Bunu yaparken, varlık gerekçemiz olan ve üzerinde  büyüyüp, yükselip geliştiğimiz siyasi manifesto ve paradiğmanın derin ve stratejik köklerine sıkı sıkıya sarılmanın ve tutunmanın en temel şart ve zorunluluk olduğunu, geçmişine sahip çıkmayanın, sağlam ve başarılı bir geleceğe de sahip olmayacağını ve olamayacağının hassasiyeti ve bilinciyle hareket etmemiz gerekir.

Devrimci Adalet ve Hukuk!

Devrimcilerin, sosyalist ve komünistlerin yaşama bakış açısı ve dünya görüşü; bugün dünyaya egemen olan kapitalist-emperyalist sistemin insana,doğaya, kadına ve yaşamın tüm alanlarına dair müdalesini, sömürü, baskı,katliamlarını, talancı vuguncu düzenini bertaraf etmek için yüzyıllardır mücadele etmektedir. Sömürücü azınlık egemen sınıfların çoğunluk üzerindeki tahakkümü ve diktatörlüğü olan insanlık dışı sistemi yıkıp, ortadan kaldırarak, temel mantığı insanlığı, dayanağı ve hedefi  hakkın, hukukun, adalet ve eşitliğin egemen olduğu bir yaşamı kurmak ve bu yaşam biçimini sürekli ilerleterek geleceğe taşımaktır. Mülkiyetçi burjuva yaşam biçimine karşı yaşamın her alanında yeniyi yaratmak ve üretmek en temel stratejik hedefidir.

Gerek sınıf mücadelesinin başlatılması ve yürütülmesi sürecinde,gerekse de devrim sonrası yürütülecek yaşamı ve toplumsal yapıyı yeniden inşa sürecinde izlenecek ideolojik, siyasi ve örgütsel hat ve bu hattın oluşturduğu, oluşturacağı devrimci adalet ve hukuk sistemi, toplumun yeniden inşasında , değişip ve dönüşümünün de çok önemli bir yere sahip olacaktır. Aynı zamanda toplumda adaletli, özgürlükçü ve eşitlikçi bir yaşamda çok önemli ve hassas bir alan olacaktır. 

Diğer tüm alanlarda olduğu gibi, bu önemli ve hayati alanda da, toplumsal yaşam ve inşaya öncü ve önderlik eden örgüt ve partiler işçi sınıfının ideoloji ve bilimini esas alarak,proletaryanın adaleti üzerinde yürümeli ona kodlanmalı ve gıdasını oradan almalıdır. Bu çizgi kadrolara, faaliyetçilere ,emekçi kitlelere ve yığınlara güven, bilinç ve ve cesaret verecektir. Devrimci mücadeleyi geliştirip güçlendirmede ve yeniyi inşa etmede ve ileriye taşımada enerji kaynağı olacaktır.

Hepimiz biliyoruz ve farkındayız ki; eşitlik,özgürlük, hak,hukuk ve adalet zemininde yürüyecek, yükselecek ve geleceğe taşınacak devrim ve sosyalizmde, adalet ve hukuk çok çok önemli düzenleyici bir rol oynayacaktır. Bu alanda yaşanacak bir bozulma, yabancılaşma ve yozlaşma haksızlık,hukuksuzluk ve adaletsizlik, güvensizlik yaratır.Müdahale edilmezse tüm bünyeyi içten içe kemirir,ideolojik olarak gerilemeye ve kırılmaya yol açar.Bu zemin beraberinde gurupçuluğu, tayfacılığı ve tasfiyeciliği getirir ve besler.

Sözün özeti, adalet ve hukuğun olmadığı, devrimci tarz ve ilkeler temelinde işlemediği ve işletilmediği bir yerde güven de olmaz.

Sonuçlandırırken,bugün 21 Mart-NewrozB aşta Kürtler olmak üzere Mezopotamya halklarının direniş ve diriliş bayramı olan Newroz'u kutluyor ve selamlıyorum.


21 Mart 2024

Rıza Öztunç