Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi

Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi

   28 Haziran 2025 Cumartesi günü Duisburg, Filistin dayanışma örgütleri tarafından düzenlenen dikkat çekici bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Hochfeld semtindeki Pauluskirche Meydanı’nda başlayan etkinlik, iki bölüm halinde gerçekleşti. Filistin’in özgürlüğü için bir araya gelen kurumlar, bireyler ve çeşitli sosyalist-demokratik yapılar, Alman devletinin İsrail ile olan tarihsel ve güncel kirli politik ve ekonomik ilişkilerini, Gazze’de yaşanan soykırıma ortaklığını ve genel savaş politikalarını eleştiren konuşmalar yaptı. Katılımcılar Filistin bayrakları taşıyarak çeşitli sloganlar attılar.

   Buluşmanın ardından saat 15.00’te kitle, yaklaşık iki kilometrelik yürüyüşle şehir merkezindeki König-Heinrich-Platz’a yöneldi. Burada “temsili halk mahkemesi” (Tribunal) olarak kurulan platforma kortej halinde yüründü. Yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüş boyunca Almanya’nın savaş suçlarındaki rolü, medyanın tek taraflı ve manipülatif yayıncılığı ile uluslararası dayanışma ve mücadele çağrısı yapıldı.

   Kentin en işlek caddesinde kurulan bu sembolik mahkeme, Almanya’nın iç ve dış politikasını kamuoyunun önünde yargılama amacı taşıyordu. Almanya’nın İsrail’e silah sevkiyatı, medyanın tek yönlü haberciliği ve Filistin aktivistlerine yönelik baskılar hem Almanya’dan hem de yurtdışından gelen konuşmacılar tarafından detaylı örneklerle ele alındı.

   Britanya’dan gelen bir aktivist, İngiltere’nin İsrail’in en önemli silah üreticilerinden Elbit Systems’a verdiği desteğin savaş ve insanlık suçlarına doğrudan ortaklık olduğunu vurguladı. Palestine Action grubunun İngiltere’de yasaklanmak üzere olduğuna dikkat çekti. Katılımcıları “To Kill a War Machine” adlı belgeseli izlemeye çağırdı ve web sitesi tokillawarmachine.com’u paylaştı. Aktivist, “Savaş sanayisini sabote edin” diyerek daha aktif mücadele çağrısı yaptı ve Almanya’nın da bu suça ortak olduğunu belirtti. Ayrıca, Viyana’da düzenlenen ilk Anti-Siyonist Kongre’den söz ederek, anti-Siyonist bir cephe oluşturmanın önemine değindi.

   Konuşmasını “Ya insanlık, ya siyonizm!” çağrısıyla sonlandıran aktivist, geçmişte Güney Afrika apartheid rejimine, Amerika’daki köleliğe, Avrupa’daki faşizme ve Nazizm’e karşı nasıl mücadele edildiyse, bugün de siyonizme karşı durmanın gerekli olduğunu vurguladı.

   Duisburg’dan bir katılımcı, “Samidoun” isimli Filistin dayanışma komitesinin nasıl kriminalize edildiğini anlattı. Kendi kurdukları yerel dayanışma komitesine yönelik baskılar, medya tetikçiliği, ev aramaları ve soruşturmalar hakkında örnekler verdi. Alman yargı ve medyasının bu komiteyi Hamas destekçisi gibi gösterme çabalarını paylaştı. Moderatör, İsrail hapishanesinden yeni tahliye olan bir kişiyle akşam canlı bağlantı yapılacağını duyurdu.

   Tribunal’de katılımcılara soru soruldu: “Burada okula gidenlerden kaç kişi Nakba hakkında bilgi sahibi?” Nakba, Arapça’da “felaket” anlamına gelir ve Siyonist devletin kuruluş sürecini tanımlar. Moderatör, okullarda verilen bilgilerin üniversite düzeyindeki anlatımla aynı olduğunu, gerçeklerin büyük ölçüde inkar edildiğini ve üniversitelerin özgür düşünce merkezi olma iddiasının gerçeği yansıtmadığını ifade etti.

   ABD ve Almanya’daki üniversitelerde öğrencilerin ve akademisyenlerin karşılaştığı baskılar, sansür, tecrit ve uzaklaştırma uygulamaları hakkında bilgi verildi. “Archive of Silence” (Sessizliğin Arşivi) adlı projenin farklılıkları ve özgür düşünceyi temsil ettiği ancak baskılar nedeniyle gölgede kaldığı anlatıldı. Üniversitelerdeki baskıların bilinçli ve stratejik olduğu; öğrencilerin ve akademisyenlerin mücadeleden vazgeçirilmek istendiği vurgulandı.

   Yeni yükseköğretim yasasının “hakaret ve saldırılara karşı koruma” adı altında eleştirel sesleri bastırmaya yönelik olduğu belirtildi. Diğer konuşmacılar, Almanya’daki üniversitelerin İsrail’in Haifa ve Tel Aviv üniversiteleriyle iş birliği içinde olduğunu ve bu kurumların İsrail’in askeri-sanayi kompleksine destek verdiğini dile getirdi.

   Eski bir devlet memuru, Almanya’daki ilk halk mahkemesini düzenlemelerinin sebebinin federal hükümetin soykırım suçlarına verdiği utanç verici desteği sorgulamak olduğunu söyledi. İfade özgürlüğünün engellenmesinden yakındı: “İfade özgürlüğümüzü kullanamazsak demokrasi nerede?” dedi.

   Duisburg’da yaşayan ve işini kaybeden bir Filistinli aktivist, “IT uzmanı olduğum için ‘devlet güvenliğine tehdit’ olarak gösterildim. Cihazlara erişimim olduğu gerekçesiyle kriminalize ediliyorum. İşime geri dönmek için hukuki mücadele veriyorum,” diye konuştu.

   Eski devlet memuru Melanie ise hakkındaki hakaret ve hedef gösterici yazılarla ilgili açtığı davalarda basın konseyinin lehine kararlar aldığını anlattı. “İfade ettiğim görüşler uluslararası insan hakları örgütleri ve BM tarafından destekleniyor. Örneğin, Vatikan 2011’de Gazze’nin bir toplama kampı olduğunu söyledi. Ancak toplumumuzun bazı kesimleri – mahkemeler, polis, medya, politikacılar – Filistinlilerin insanlıktan çıkarılmasını örtbas ediyor,” dedi.

   ABD’den gelen bir konuşmacı, medyanın Filistin sorunundaki çarpıtmacalarına dikkat çekti. Her Filistinlinin bir muhabir gibi kendi dramını anlatmak zorunda kaldığını, medyanın Siyonist devletin propaganda aracı haline geldiğini söyledi. “7 Ekim’i kınıyor musunuz?” sorusunun tuzak olduğunu, kınasanız da kınamasanız da terörist ya da antisemit damgası yemenizin kaçınılmaz olduğunu ifade etti. “Filistinlilerin insanlığı yok sayılıyor. Önce ‘iyi Müslüman’, ‘iyi Arap’ veya ‘iyi Filistinli’ olduğunuzu kanıtlamanız bekleniyor. Bu iğrenç oyuna gelmeyin! Gazze’de katledilen ailelerin acısı duyulmuyor. İsrail’in insanlığı tek insanlık sayılırken, Filistinlilerin varlığı yok sayılıyor. Sessiz kalmayın, adaleti savunun!” diye çağrıda bulundu.

   Başka bir katılımcı ise medyanın ikiyüzlü haberciliğini eleştirdi. Protestoları çarpıttığını, Filistin dayanışmacılarını barbarlık çağrısı yapanlar gibi gösterdiğini, aktivistleri kriminalize ettiğini söyledi. Medyanın bağımsız “dördüncü güç” olması gerekirken hükümetlerin kirli politikalarının aparatı haline geldiğini, Filistin mücadelesini itibarsızlaştırmaya çalıştığını vurguladı. Medya çalışanlarının ileride savaş suçlarını desteklemekten mahkemede hesap vereceğini ifade etti.

   Yurtdışından gelen bir üniversite öğrencisi aktivist, Almanya medyasının Filistinlileri kriminalize etme pratiklerinin tarihsel kökenleri ve güncel etkilerini anlattı. II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası’nın soykırımını hatırlattı. Almanya’nın demokratik imajıyla yüzleşmek yerine İsrail’i koşulsuz desteklediğini söyledi. 2008’de Angela Merkel’in İsrail Meclisi Knesset’te İsrail güvenliğini Almanya’nın “Staatsräson”u (devletin varlık nedeni) ilan ettiğini hatırlattı. Bu, Alman vergi mükelleflerinin paralarının yabancı bir devletin güvenliğine adanması anlamına geliyor.

   Konuşmacı, Almanya’nın Ortadoğu ve Güney Amerika’dan sonra en büyük Filistin diasporasına sahip olduğunu, bu durumun resmi anlatıyı zorladığını belirtti. Medyanın devlet kontrolünde olduğunu, Almanya’nın tarihle yüzleşmekten kaçtığını ve soykırım destekçisi bir devlet sistemi kurduğunu ifade etti.

   Canlı bağlantı ile katılan bir avukat, Almanya’nın İsrail’e silah sevkiyatlarına karşı açtıkları davalardan bahsetti. Yasal boşluklar ve karmaşıklıkların İsrail lehine kullanıldığını anlattı. Almanya ile İsrail arasındaki stratejik askeri işbirliği nedeniyle hukuki mücadelelerin zor geçtiğini aktardı. Mahkeme sürecinin zorlayıcı olmasına rağmen Filistin halkına olan sorumluluk gereği politik duruşun korunması ve mücadeleye devam edilmesi gerektiğini vurguladı.

   Son olarak Gazze’ye yardım taşımak, yürüyüş ve uluslararası eylem girişimleri hakkında bilgi verildi. Kahire’de düzenlenen Gazze yürüyüşünde Mısır devletinin sert tutumu ve Alman diplomatik temsilciliklerinin vatandaşlarına sahip çıkmaması eleştirildi.

   Güne yayılan etkinlik akşam saatlerine kadar devam etti ve Duisburg önemli bir olaya daha tanıklık etti.

Fotoğraflar

Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar
Duisburg’ta Eylem ve Alman Devleti’ne Karşı Halk Mahkemesi: Alman Devleti Sanık Sandalyesinde Mahkum Edildi konulu fotoğraflar