Ölmek Var Dönmek Yokun Has Çocuklarına;

Ölmek Var Dönmek Yokun Has Çocuklarına;

Ölmek Var Dönmek Yokun Has Çocuklarına ; 

Bir bebek ağlıyor. 

Bir işci eve götürdüğü ekmeğini yine küçültmüşler diye küfrediyor,  bir türlü doymak bilmeyenlere.

Sokakta bir kadın ayrılacağı eşi tarafından katlediliyor. 

Çoçuklar Kürtçe doğup Türkçe büyüyorlar.

Bir ana yerlerde sürükleniyor saçlarından çekilerek. 

İşciler polis şiddetiyle grevden vaz geçirilmek isteniyor.

Bir çocuk taciz ediliyor. Onun çıkaramadığı ses olmak isteyenler copla tanışıyor. 

Küresel Açlık Endeksi’ne göre dünyada 733 milyon insan açlıktan etkileniyor. Uzmanlar en çok kadın ve kız çocuklarının açlıkla karşı karşıya bulunduğuna dikkat çekiyor. 

Her 13 saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor. Ayrıca dünyadaki çocukların yüzde 22,3'ü kronik olarak yetersiz besleniyor. 

İklim değişikliği, çölleşme, biyolojik çeşitlilik kaybı, ormansızlaşma, ozon tabakasının tahribatı, hava, su ve toprak kirliliği, tehlikeli ve plastik atıklar, deniz ve okyanus kirliliği gibi çevre sorunları sürdürülebilir kalkınmayı tehlikeye atmakta; insanların güvenliği, sağlığı ve üretkenliği, diğer canlı türlerinin bekası ve gıda güvenliği ile su kaynakları üzerinde tehdit oluşturuyor.

Bütün bunlar kapitalizmin yarattığı ve bizlerin üzerinde yaşadığı bu dünyada yanı başımızda bizlere rağmen yaşanıyor, ya da sömürenlerin bize yaşattıkları. Tabi bu kadar zulümün insan olana rağmen yaşatılması düşündürücü. Ancak sermayedarların ellerindeki imkanlara dayanarak üzerimize boca ettikleri, bu yoz kültürle çok zor değil. Onların yeni dünya düzeni diye insanlara enjekte ettikleri sadece orman kültürü. Bütün bu gelişmişliğin yanında insanlara verdikleri tek algı yaşamak için diğerini ez, ya da ezilenleri görme, kendi derdinle ilgilen. Seni alakadar etmeyen işlere karışma, üç maymunlar yol göstericin olsun, sadece ve sadece kendin için insan ol. Bu onların yarattığı dünyanın kaba taslak kodları. 

Her şey kendi zıddıyla var oluyor. Onların yarattığı tüm bu iğrençliklerin karşısında alternatif bir dünya var. Bu ne kadar imkan dahilinde, ufuk çizgisine mi yakın ya da kafamızın içinde mi bunlar tartışılır. Ancak böyle bir alternatif dünya için mücadele edenler var. Sadece kendileri için değil tüm evren için, insanlar, kadınlar, çocuklar, gençler, doğa, yaşam için insan olanlar var. Ve bütün evren için insan olma kaygısı güdenler bunun getireceği sorumlulukları taşımaya, o uğurda gereken bedelleri ödemeye hazır ve gönüllüler. 

Çoğu insanın yorgun demokratı oynadığı şu günlerde, dünyayı değiştirmeye taraf olanlar karamsar değiller. “ Çünkü karamsarlığın her zaman kendine bahaneler yaratarak, kaçışların/ vazgeçişlerin ve teslimiyetin önünü açan bir ruh hali olduğunu bilirler. Bu ruh hali hangi gelişmenin sonucu olursa olsun, gelişmeye kendini olumsuzundan uyarlayan bir tür hastalıktır. Bu hastalıktan kurtulmanın tek yolu bilinçli ve eyleyen bir umutla”düş kırıklığından, düşü yaratana kadar  direnmektir.  Bunun içindir ki, büyük yenilgi  koşullarında karamsarlığa kapılarak, “ bu kadar kötü bir dünyada yaşamaya değer mi?” diye soranlara Lenin’in verdiği yanıt şudur: Ve budalalar bu soruya cevap beklerler!” *

Evet, insan sevgi ve güzellikle insanlığını var edebiliyor. Kan revan içindeki bir dünyada ya da insanların hak etmedikleri çirkinliklerle burun buruna bırakıldığı ve dış dünyamızdan iç dünyamıza kadar uzanan dengelerin allak bullak olduğu yaşantımızda , güzeli ve sevgiyi realize edip içselleştirmeden “İnsanım” diyebilmek mümkün müdür? *

* Temel Demirer, Uygarlık Krizi ve Başkaldıran İnsan adlı yazısından.

Erdal