Emperyalist Savaşların Son Bulması Ancak Sosyalizmle Mümkündür!
Savaşın tarihsel bir olgu olduğu muhakkak ancak sadece günümüzden konuşacak olursak, bugün tüm dünyanın aralıksız şekilde savaş gündemiyle meşgul olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı vahşi soykırım, Azerbaycan’ın Artshak’ı işgali ve Kürdistan parçalarındaki aralıksız süren işgal hareketleri, Sudan’da iç savaş, Fransa’nın eski sömürgelerinden (Fransa’nın politik ve ekonomik nüfuzunun sürdüğü yerler) Yeni Kaledonya, Nijer, Mali, Burkina Faso’dan tek tek kovulması. Bunlar yakın döneme damgasını vuran savaşlardan bazıları.
Gazze'de tüm dünyanın gözleri önünde bir soykırım yaşanıyor: İşgalci İsrail ordusu tarafından öldürülen sivillerin sayısı 40.000'in üzerinde, bildirilmeyen vakaların sayısının ise daha fazla olduğu kesin. İsrail saldırılarında öldürülenlerin yaklaşık %40'ı ise çocuk. Bölge coğrafyasında yaşanan savaşlar noktasında hem askeri hem de ekonomik olarak Avrupa devletlerinin doğrudan müdahalesinin olduğunu biliyoruz. Örneğin; bir apartheid rejimi olan İsrail'in en büyük ikinci silah tedarikçisi Almanya’dır. Diyebiliriz ki Alman burjuvazisi Gazze sokaklarında can veren çocukların kanıyla beslenmektedir. Yine halihazırda ortadoğu başta olmak üzere dünya üzerinde devam savaşların tamamında Avrupa menşeli silah teknolojileri ve silah sanayi ürünlerinin kullanıldığını görüyoruz.
Objektifimizi biraz daha geriye aldığımızda günümüz dünya ekonomisinin birkaç büyük emperyalist kapitalist ülkenin ve bu ülkeler menşeli tekel gruplarının kontrolü altında olduğunu görürüz: 2019 itibarıyla 21,43 trilyon dolar nominal ekonomik büyüklüğe ulaşan ABD bunların başında yer alıyor. Onu 16,86 trilyon dolar büyüklüğüyle Çin; 5,1 trilyon dolar ile Japonya; 4 trilyon dolar ile Almanya; 2,82 trilyon dolar ile İngiltere; 2,7 trilyon dolar ile Fransa; 1,99 trilyon dolarla İtalya;1,73 trilyon dolarla Kanada izliyor.
Nükleer güç kullanımı ise bu minvalde, herhalde, savaşın silahlı güç kullanımı noktasında ulaştığı zirveyi ve yıkım kapasitesini göstermesi açısından özel öneme sahiptir. Fiilen kullanılmaları durumunda dünya üzerindeki organik yaşamın tümüyle yıkımına yetecek miktar ve güçte nükleer silah üretilmiş ve şu an kullanıma hazır durumdadır. ABD ve Rusya en fazla nükleer savaş başlığına sahip iki ülkedir. ABD ateşlenmeye hazır 1800, Rusya 1625 savaş başlığına sahipken, depolanmış savaş başlıklarıyla birlikte ABD 5550, Rusya 6255 nükleer savaş başlığını elinde tutuyor. Çin’in ise 350 nükleer başlığı bulunuyor.*
Alman emperyalizmi, pazar payını genişletme politikasına paralel olarak militarist aygıtlarını takviye ediyor. Otomotiv ve savaş uçağı üretimindeki payı, petrol ürünleri ve elektrik üretimi alanında uluslararası rolü ve sömürge geçmişinden edindiği deneyimleriyle Fransa, pazar kavgasından geriye düşmediğini eylemleriyle ortaya koyuyor. Son yıllarda en çok silah ithal eden ülkelerden biri olan İngiltere, gerginlik ve çatışmaları, Rusya’yı Ukrayna savaşını kışkırtması örneğinde görüldüğü gibi körüklüyor.
Rusya- Ukrayna savaşı emperyalist blokların minimal düzeyde gerçekleştirdiği bir dünya savaşı veya başka bir ifadeyle bölgesel bir vekalet savaşı olması açısından emperyalizmin savaş üretme dinamiğini çıplak şekilde gözler önüne seriyor. ABD ve Avrupalı emperyalistlerin milyarlarca dolarlık ekonomik yardım, uçaksavar füzeleri, tank öldürücü silahlar, savaş mühimmatı, paralı ve gizli resmi askeri birliklerle katıldıkları bölgesel çapta bir savaştır bu.
Diğer yandan, doğal olarak, tüm bu uluslararası konjonktür ışığında militarizmin tüm kapitalist ülkelerde hızla güç kazandığını söylemek isabetli olacaktır. Silah sanayi kapitalist ekonominin güçlendirici sektörlerinden biri haline gelmistir. 2022 yılı ilk çeyreğinde 1 trilyon 100 milyar dolarlık kesimi NATO üyesi ülkelere ait olmak üzere, dünya genelinde askeri harcamalara ayrılan miktar 1 trilyon 900 milyar dolara yükseldi. Türk savaş sanayisinin son yirmi yılda önemli gelişmeler sağladığını ve bu gelişmelerin ülke ekonomisine ciddi girdiler sağladığını ve AKP’nin bu gelişmeden politik olarak avantaj elde ettiğini ekleyebiliriz. Türkiye'nin 2023 yılı gelir vergisi rekortmeninin BAYKAR yönetim kurulu başkanı ve daha önemlisi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar olması** kuşkusuz Türkiye gibi emperyalizme bağımlılık ilişkilerinin hâlâ belirleyici olduğu bir ülkede dâhi silah sanayi ve silahlanmanın ulaştığı boyutu göstermesi açısından anlamlıdır.
Emperyalist- burjuva devletler cephesinde yaşanan bu gelişmeler, doğal sonucuna ulaşmakta ve ezilen halkların muhatabı olduğu savaşlar biçiminde siyasal planda cereyan ediyor. Bu soykırım ve savaşlardan zarar görenler her zaman sıradan, çalışan insanlar, özellikle de kadınlar ve çocuklar oluyor. Savaşların hedef aldığı geniş yığınları ölüm, açlık, yerinden edilme ve göç vuruyor.
Dünyanın efendileri yeni pazarlar fethetmek ve dünyanın kaynaklarını sömürmek için savaşları körüklemek suretiyle zenginliklerine zenginlik katarken savaşlar ve savaşların yarattığı büyük ekonomik yıkımlar sonucunda milyonlarca insan evlerini terk etmek mecburiyetinde kalıyor. Türlü zorlukları göze alarak göç yollarına düşen sığınmacıları bazen Akdeniz’de batırılan botlar bazen ise sınırlara konuşlandırılmış çeteler bekliyor. Sığınmacılar hedef ülkelerine ulaşabildikleri takdirde ise devletlerin Uluslararası hukuk metinlerini hiçe sayarak iltica hakkını kuşa çeviren keyfi uygulamalarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Kamplarda kötü muameleye uğruyor, yıllarca iltica hakkı tanınmadan bekletiliyor, Devletler arası kirli pazarlıkların konusu olarak birer meta gibi deyip yerindeyse “alınıp- satılıyor” veya Dublin Anlaşması bahane edilerek yapılan zorla geri gönderme uygulamalarının mağduru oluyorlar.
Dünyayı adeta bir pasta gibi bölüşerek halkların üzerine savaş yağdıran emperyalist burjuva sistem, göç konusunda ise özel ilgi alanımıza giren Avrupa devletleri, bizzat yaratıcısı oldukları krizleri aşabilmek adına emekçi halka sosyal kesintiler, yoksulluk ve ırkçılıktan başka bir şey sunmuyor.
Avrupada devasa oranda kamu bütçeleri silahlanma ve savaş için harcanırken, eğitim, sağlık, altyapı ve adil ücretler kesintiye uğruyor. Bu kapitalist- emperyalist sistemin bizim için, halkın büyük çoğunluğu ve onların ihtiyaçları için çalışmadığı ayandır. Bu sistem, yalnızca küçük bir azınlığın kârı için çalışıyor.
Güven içinde yaşanabilir gerçek bir barış dönemi, ancak savaşın kapitalist kaynağı ve nedenleri ortadan kaldırılarak sağlanabilir. Aksi durumda, savaşlar ve savaş üretme potansiyeli var olmaya devam edecektir. Sermaye, daha çok kâr için dünyayı “kazanç alanı”na dönüştürmeye devam ederken, emekçiler kapitalist rekabetin ve paylaşım savaşlarının kurbanı olacaklardır.
Kapitalist sistemin ulaştığı emperyalist aşamada, emperyalizmin bir örümcek ağı gibi sarmaladığı dünyamızda savaşlar kaçınılmaz olacaktır. Çünkü Kapitalizmi karakterize eden rekabetçi özelliği, büyümeyi zorunlu kılmaktadır. Kapitalist sistemde düşeni yemek esastır. Sürekli olarak büyümek zorunda olan Kapitalist sermaye kaçınılmaz olarak yeni pazar bulmak veya pazar alanını genişletmek zorundadır. Bu da elbette hegemonya arayışı ve bunun kanlı hali olarak savaş demektir.
Bu kâr hırslı, savaş kışkırtıcısı ve insanlık düşmanı sistemle mümkün olan tüm mücadele araç ve yöntemlerini kullanarak mücadele etmenin zamanı çoktan gelmiştir. Acı çekmek, kaçmak ya da ölmek zorunda olmadığımız; barış, özgürlük ve refah içinde onurlu ve kendi kaderimizi kendimiz tayin ederek yaşadığımız bir dünya hepimizi en doğal hakkıdır. Böylesi bir kurtuluşun ise tek adresi Bilimsel Sosyalizm’dir. Bilimsel Sosyalizm, Kapitalizmin ekonomik-hukuki- felsefik reddiyesi üzerine kurulu, onunla taban tabana zıt bir sosyo-ekonomik formasyon olması ve günümüzde insanlığın ulaştığı en ileri sosyal paradigmayı temsil etmesi açısından tek alternatiftir.
Sömürülen sınıf ve ezilen halk kitleleri, kendileri için kölelik koşulları demek olan kapitalist emperyalist güçler arası savaşın yedeği olmayı reddetmelidir. Kendi burjuva egemen sınıflarıyla başta olmak üzere, her türlü kötülüğün kaynağı demek olan kapitalizmle kavgaya tutuşmalı, emperyalist- kapitalist sistem ve onun kaçınılmaz sonucu olan emperyalist savaşlara karşı tüm gücüyle Bilimsel Sosyalizm için mücadeleyi yükseltmelidir.
KAYNAK
*https://www.evrensel.net/haber/457027/sipri-raporu-dunyadaki-silahlanma-yarisinda-en-buyuk-artis-avrupada
**https://baykartech.com/tr/haberler/turkiyenin-2023-yili-gelir-vergisi-rekortmeni-baykar-yonetim-kurulu-baskani-selcuk-bayraktar-oldu/
Tuncay Özdemir
Ağustos 2024
Bu yazı ilk olarak İDHF Bülteni Eylül Sayısında yayınlanmıştır.