İzler Kapanmadan

İzler Kapanmadan

Yola çıktığımızdan bu yana bu ilkti.  Yağan kar tipiye çevirmiş,  aralıksız yağıyordu.  En kötüsü rüzgar.  Rüzgarla kar bir olup  bastırdığında; bir adım ilerisini zar zor seçiyoruz. Rüzgarın kulakları sağır eden uğultusu dindiğinde, önünü görebiliyorsun ancak o zaman da iş işten geçmiş oluyordu.  Çünkü kardan bütün izler kapanmış, artık beyaz her şeyi teslim almıştır.  Tabi bu teslimiyetin içinde siz de varsınız bundan sonrasını sizin iradeniz, duruşunuz belirleyecek.

Her taraf bembeyaz fakat sanki siz zifiri bir karanlığın içindeymişsiniz gibi kıpırdamadan nereye gitmeniz gerektiğini çıkarmaya çalışıyorsunuz. Hiç bir iz yok takip edebileceğiniz. Sadece siz varsınız. Ya kendinize güvenip bütün imkansızlıklara rağmen bir yol açacaksınız ya da teslim olup geri döneceksiniz. Buradan sonrasını sizin kararlılığınız davaya bağlılığınız belirleyecek.  Bütün engellerin , zorlukların toplanıp karşınızda bir duvar oluşturması misali yerinizden kıpırdayamıyorsunuz. Ne yapacağınızı, nereye gideceğinizi bilemeden mücadelenin önünüze yığdığı dağ gibi sorunlar karşısında buraya kadarmış deyip her şeyden vaz geçebilirsiniz.  Bu bir sonuç . Bir çoğumuz yola çıkarken sadece düşmanı tehlike olarak görürüz. Yalnızca ona karşı hep tetikteyizdir. Çünkü yapılan bir hata son hata olabilir ve bizler düşman tarafından mücadele dışında kalabiliriz öldürülerek ya da esir düşerek. Ol sebepten hep tetikteyizdir teyakuzdayızdır düşmana karşı.  Fakat sadece düşman değildir gözümüzün önünden ayırmamız gereken . Bir de kendimizi hep mercek altında tutmalıyızdır. Kendimize karşı ; içimizde cereyan eden geri yanlarımıza karşı da hep uyanık olmalıyız.

Bilincimizde de sürekli bir iki çizgi mücadelesinin sürdüğünü unutmamalı ve irademizin burjuva kültür ve ahlakla sarmalanmasına müsade etmemeliyiz. 

Özellikle içinden geçilen şu demirden, taştan günlerden  devrimciler, komünistler, sosyalistler daha bir pür dikkat olmalı. Her an kendimizle teyakkuz halinde bulunmalıyız.  Unutmamak gerekir ki bizim içimizde de hep bir iki çizgi mücadelesi sürmektedir.

Çok zor günlerden geçiyoruz. Bu zorlu günler sonunda her ne kadar da var olan gücünüzle pratiğe yüklenseniz de geriye dönüp baktığınızda bir arpa boyu yol gidememek komünist kimliği, sosyalizm ve emeğin kurtuluşuna olan bağlılığı sorgular hale düşürüyor. İşte bu iç karartıcı şartlarda  komünist kimliği, sosyalizm ve emeğin kurtuluşu davasına olan bağlılığı korumanın daha da  zorlaştığı koşullarda kendimiz olmaktan çıkmamak bile büyük bir erdemdir.  Tasfiyecilik önce ideolojik olarak sızar devrimci bünyelere sonra yavaş yavaş bütün hayata, gündelik pratiğe ve mücadeleye sirayet edebilir. Önü alınmazsa kemirir durur içten içe bizi biz yapan değerleri.  Zamanla daha önce karşısında olunan yaşam tarzlarına “iltica edilip” sıradanlaşmak işten bile değildir.

“Tarihsel amaçlar kadar neden bu saflarda olunduğu bilinci de bulanıklaşır. Devrimciliğin özellikle de komünizmi hedefleyen Marksist Leninist karakterde bir devrimciliğin mayasını oluşturan bilinçli iradi tutum sahibi olmanın yerine hayatın akışına kapılmış bir sürüklenme hali alır”  ve bu sürükleniş düşmanın kurşununa gerek kalmadan sizi mücadelenin dışına atar.  Yani biz kendi geri yanlarımızın üstesinden gelemediğimiz, onları fark edip zamanında bilinçli bir uyanıklık gösteremediğimiz için kendi devrimci kişiliğimizin celladı olmuş oluyoruz.

Kendi içinize yağan kara karşı uyanık olmalısınız. Aksi durumda kar içinizdeki bütün devrimci değerleri teslim alıp size gidecek tek bir yol bırakır. O da teslimiyet olur önünüze çıkan boranlar karşısında. Kar izleri örtmeden siz ayağa kalkıp harekete geçmelisiniz.

Erdal Ekinci