Maraş’ta Ağaçlara Çakılan Çocukların ve Türkiye Hapishanelerinde Kimyasal Silahlarla Katledilen Devrimci Tutsakların Çığlıkları Unutulmadı!
19 Aralık 1978 tarihinde Maraş’ta Alevilere ve devrimcilere karşı başlatılan katliam 26 Aralık 1978 gününe kadar sürdü. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin „ güvenlik“örgütleri tarafından planlanan ve faşist çetelerce sürdürülen bu vahşi katliamda; kadın, çocuk, yaşlı ve engelli olma durumları gözetilmeksizin yüzü aşkın insan katledildi. Anne karnındaki çocuklar süngülerle çıkarılıp yerlere fırlatıldı. küçük çocuklar ağaçlara çivilendi. İnsanlık tarihinin tanık olduğu bu vahşi katliam, yaşayanların, yakınlarının ve biz devrimcilerin belleğinden silinemez.
Sicili katliamlarla dolu Türkiye Cumhuriyeti devleti,19 Aralık 2000 tarihinde Türkiye çapındaki 20 hapishaneye aynı gecede; „ Hayata Dönüş“ adını verdiği ve kimyasal da dahil her türlü silahın kullanıldığı katliam operasyonu gerçekleştirdi. 28 devrimci tutsağın yaşamına mal olan bu katliam operasyonunda kullanılan kimyasal silahların tahribatını bedeninde yaşayan devrimci kadın tutsağın „ bizi diri diri yaktılar“ çığlığı, „insanlık onuru işkenceyi yenecek!“ ve „kazanan biz olacağız, kahrolsun faşizm!“ Haykırışlarının zindanların duvarlarını aşarak; yürekleri aynı frekansta çarpan duvarların dışındaki komünistlere, devrimcilere ulaşıyordu. Ve faşizme karşı öfke sokaklara taştı. Özgürlük kavgasının sembolü olan devrimci tutsakların haykırışları, yoldaşlarını, işçi ve emekçileri mücadeleye çağırıyordu. Bugün de baskı ve zulmün hüküm sürdüğü zindanlarda, tedavileri yapmayarak ölüme terk edilen devrimci, yurtsever ve komünist tutsakların yanında olmak ve onların mücadele çağrısına yanıt olmak; biz devrimcilerin, yurtseverlerin ve komünistlerin görevidir.
Kırmızı çizgisinin Kürt, Kızılbaş ve Komünist düşmanlığıyla çizildiği Türkiye cumhuriyeti devleti, 28 Aralık 2011 tarihinde; ekmeğini kazanmak için taşıma hayvanlarıyla yollara düşen Kürt yoksulların üzerine modern uçaklarla bombalar yağdırarak 34 Kürdü katletti. Roboski katliamı olarak bildiğimiz bu katliamın yankıları, katledilenlerin yakınları ve binlerce Kürdün „ suçumuz ne, Kürt olmak mı?“ çığlıklarına yansıyordu.
Kendisinden olmayana kölelik sıfatını yakıştıran ve öyle olmasını isteyen Türkiye cumhuriyeti devleti; tarihi boyunca farklı düşünene, farklı inanca sahip olana ve farklı ulusal kimliği ile kendisini ifade edene, baskı, zülüm ve katliamla gitmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekçiliğini yaptığı egemen sömürücü sınıflar; hep Siyasal, sosyal ve ekonomik krizlerini atlatmak için başta devrimciler ve komünistler olmak üzere; muhaliflerin itirazlarının bastırılması yolunu tercih etmiştir. Bu katliamlar da bu politikanın bir parçasıdır. Bu politika bugün de devam etmektedir. Baskıcı, işkenceci, imha ve inkarcı politika; devrimci tutsaklara, Kürtlere, Alevilere ve ekmek kavgası için mücadele eden işçi ve emekçilere karşı pervasızca devam etmektedir. Faşist diktatörlüğün bu politikasına karşı mücadele etmek; tüm devrimcilerin, komünistlerin, işçi sınıfı ve emekçilerin vazgeçilmez görevidir.
Biz ADHK olarak; Türkiye Cumhuriyeti faşist diktatörlüğünün devrimci tutsaklara, Alevilere ve Kürtlere karşı gerçekleştirdiği katliamları lanetliyor, halkların vicdanında mahkum olan bu katliamların sorumlularının mutlaka bir gün hesap verecegine olan inancımızı koruyor; katliamlarda yaşamını yitiren bütün insanlarımızı saygıyla anıyoruz.
Kahrolsun Faşizm!
Yaşasın Her Ulustan Halkların Birleşik Devrimci Mücadelesi!
ADHK
19 Aralık 2024