Zürih'te Zorla Göndermeye Karşı Basın Açıklaması!
İsviçre devletinin aralarında Çağlar Fakir’in de bulunduğu 14 sığınmacıyı Yunanistan'a zorla geri gönderme kararına karşı Zürih'te basın açıklaması yapıldı.
İsviçre Devletinin sığınmacılara yönelik Yunanistan devletiyle yaptığı anlaşma kapsamında uygulamaya başladığı Dublin geri göndermelerine karşı İsviçre Zürih’te bulunan Bundesasylzentrum Zurich önünde bir araya gelen devrimci-demokratik kurumlar yaptıkları ortak basın açıklamasıyla, ''Geri Gönderme Durdurulsun, İltica Hakkı Tanınsın!'' çağrısı yaptı.
İsviçre devletine sığınma başvurusunda bulunan aralarında Çağlar Fakir’in de bulunduğu 14 kişi Yunan devletinin iade kabulü gerekçe gösterilerek Dublin Anlaşması kapsamında deport edilmek isteniyor. İsviçre devletinin deport uygulamasına karşı İDHF, İGİF, ADKM, Alınteri, DEM-KURD, İTİF ve ATİK İsviçre Komitesi bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Yapılan basın açıklamasında sığınmacılara yönelik Dublin Anlaşması bahanesiyle yapılmak istenen zorla geri gönderme uygulamasına son verilmesi için çağrıda bulundu.
İmzacı kurumlar adına yapılan açıklamada, İsviçre devletinin mültecilere yönelik düşmanca politikaların arttığı belirtildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi : ''İltica hakkı uzun mücadeleler sonucu, uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış bir hak, uluslararası işçi sınıfı ve ezilenler adına bir kazanımdır. İltica hakkı en genel anlamda insan hakları dediğimiz temel hak dizisi içinde yer almaktadır. 1951 Cenevre Konvansiyonu bu hakkı güvence altına alan temel belgelerden biridir. Bu hakkın keyfi bir şekilde yok sayılması ya da ilgili yasaların manipüle edilerek iltica başvurusu yapmış kişilerin mağdur edilmesi kabul edilemez.
Devletlerin burjuva pazarlıkları sonucu, ikili yada çoklu anlaşmaları ile, mültecileri alınır satılır birer meta olarak görmeleri kabul edilemez. Bu açıdan Avrupa Parlamentosunun geçtiğimiz Nisan ayında kabul ettiği ‘’Yeni Göç ve İltica Paktı’’nın sığınmacıları kale Avrupası dışına iterek ‘toplama kamplarına’’ yığma stratejisi temel insan hak ve hürriyetleri bakımından bir skandal olma özelliği taşımaktadır. Avrupalı emperyalist devletlerin direkt ya da dolaylı olarak müdahil olarak sorumlusu oldukları fiili savaş ve çatışma ortamı ya da yaratılan derin yoksulluk sonucu can güvenliği kaygısıyla göç eden sığınmacılardan bu şekilde ‘’kurtulması’’ mümkün değildir.
Avrupa devletleri yaşadıkları göçmen krizi karşısında düzenli olarak hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasalar devreye sokmakta, iltica koşullarını zorlaştırarak ilticacıları daha gelmeden yıldırmaya çalışmakta, krizi aşmak için halkların üstüne ırkçılık ve şovenizm boca etmektedir.
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarının açıkça gösterdiği üzere sağın yükselişi sürmektedir. Batı Avrupa’nın göbeğinde yer alan İsviçre’de ise durum bundan farklı değildir. Geçtiğimiz yıl yapılan Federal Parlamento seçimleri bunun somut kanıtıdır. Sağın yükselişini İsviçre Devleti’nin her geçen gün dozunu arttıran göçmen karşıtı politikalarıyla görmekteyiz. İsviçre Devleti imzaladığı uluslararası anlaşmalar karşısında keyfi davranmakta, ilticacılara karşı insan haklarını ayaklar altına alan iltica kamplarında yaşanan kötü muameleden tutun - ki bu kötü muamele ya da mülteci hayatlarının değersiz görülmesi sonucu yaşanan ölümler söz konusudur-, polis marifetiyle uygulanan zorla geri gönderme uygulamalarına kadar pek çok hukuksuzluğa imza atmaktadır.
Son yıllarda Dublin Anlaşması bahane edilerek Hırvatistan’a yapılan zorla geri gönderme uygulamaları bu defa Yunanistan için söz konusudur.
Geçtiğimiz Kasım ayında gündeme düşen habere göre, Yunanistan’ın Midilli adasında İsviçre ve Yunanistan hükümet yetkilileri bir görüşme gerçekleştirmiştir. Yunanistan’a 2026 yılına kadar İsviçre tarafından 42.3 Milyon Frank ödenmesi konusunda sağlanan mutabakatın ardından Yunan Devleti Yunanistan sınırları içinde parmak izi olan sığınmacıların iadesini kabul etmeye başlamıştır.
İsviçre devletine sığınma başvurusunda bulunan Çağlar Fakir ve 14 politik sığınmacının Yunanistan’a iade kabulü gerekçe gösterilerek Dublin Anlaşması kapsamında iade edilmek istenmektedir. Ek olarak; Yunanistan’ın İsviçre’den iadesini kabul ettiği mülteci sayısının gün be gün arttığı yönünde her geçen gün yeni duyumlar almaktayız.
Pek çok Yunanistan vatandaşının artan yoksulluk ve siyasi baskılar yüzünden İsviçre’ye geldiği koşullarda bu iadelerin anlamı mültecileri sağlık, barınma ve beslenme gibi en temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakmaktır. Yunanistan devletinin iadesini kabul ettiği mülteciler için nasıl bir prosedür uygulayacağı, Türkiye’ye iadelerinin söz konusu olup olmayacağı ise ayrı bir soru işaretidir.
İsviçre başta olmak üzere tüm Avrupa'da yükselen ırkçılığa, şovenizme ve mülteciler için devletler arası burjuva pazarlıklar sonucu uluslararası anlaşmalar ve mülteci hayatları hiçe geri sayılarak uygulanan iade dalgasına karşı yerli ve göçmen emekçilerin birliğini ve ortak mücadelesini geliştirme çağrımızı yineliyoruz.
Çağlar Fakir ve iadesi kararlaştırılan tüm politik mültecilerin iade kararı durdurulsun !''
Dublin Geri Göndermeleri Durdurulsun!
Yapılan ortak basın açıklamasının ardından Yunanistan'ageri gönderilmek istenen Çağlar Fakir kısa bir konuşma yaptı. Fakir yaptığı açıklamada İsviçre devletinin hiçbir araştırma yapmaksızın, Yunanistan'ı politik mülteciler için ''güvenli'' göstererek zorla geri gönderilmeye çalışıldıklarına değindi.
Çağlar Fakir’in ardından ATİK İsviçre Komitesi adına yapılan kısa konuşma sonrası basın açıklaması sloganlarla son buldu.
22 Ağustos 2024