Onbinler Köln'den Dünyaya Seslendi.
Uluslararası komplo ile faşist Türk Devleti'ne teslim edilen Kürt ulusal önderi Abdullah Öcalan’ın yakalanışı ve insanlık dışı tecrit koşullarında tutuluşu 25 yılını doldurdu. Bu süreç içinde A. Öcalan ve Kürt Ulusal Hareketi Kürt sorununun demokratik çözümü ve yaşanılan Kuzey Kürdistan - Türkiye coğrafyasının demokrasi sorunlarının çözümüne yönelik can bedeli mücadeleler verdi ve çözüm önerileri sundu. Elbette bu süre zarfında yadsınamaz kazanımlar da elde edildi. Gelinen aşamada A. Öcalan’ın defalarca barış ve demokratik çözüm paradigmalı önerileri ve projeleri Türk Devleti'nin inkarcı ve imhacı varoluşsal karakteriyle yok edilmek istendi. Türk Devleti yürütülen barış süreçlerini daha kirli daha haksız savaşlar verebilmek hasebiyle fırsat olarak kullanma gayretindeydi. Tüm bunlara rağmen tarih bize toplumsal mücadelelerde egemen ve gerici güçlerin geçici Pirus zaferlerine rağmen yenildiğini ve gelişim karşısında mukavemet gösteremeyip yok olduğunu anlatıyor. Ölüm kusan büyük ateşli silahlar, yüksek teknoloji, yapay zeka vb. araçlar ve şartlar savaş gerçekliğinde önemli etkenlerden olsa da nihai belirleyen olamadığını, son yüzyılda gerçekleşen savaşlarda dünya ezilenlerinin oransal olarak daha başarılı olması açıklıyor. Bunun en bilineni üzerine çok yazılan çizilen ve uzun yıllar süren Vietnam Savaşı’dır.
Bir Halkı savunmak adlı eserinde A. Öcalan “Yalnız birey yoktur. Toplumu yıkılmış birey olabilir, ama en azından bu birey bile yıkılmış toplumunun anılarıyla birlikte ayaktadır.” demektedir. Bu sözden açılabilecek bir iddia ile 25 yıllık tecrit, işkence ve hukuksuzluk bir kişiye yönelik olarak değil, dört parçaya bölünmüş bir coğrafyada yaşayan Ortadoğu'nun köklü bir halkına yapılmaktadır, denilebilir. Bu düşünsel argümanla Avrupa'nın Almanya‘ya komşu ülkelerinden ve Almanya’nın birçok kentinden gelen Kürtler, “Önderlik”leri için Köln’de organize edilen büyük yürüyüşte bir araya geldi.
15 Şubat Uluslararası Komplosu’nu protesto, A. Öcalan'ın özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik çözümü talebiyle bir araya gelen on binler Ren Nehri kıyısında bulunan Deutzer Wert alanını doldurdu. Alana ulaşmak için oluşan yürüyüş kolu kitlesi Ren Nehri'nin iki yakasını birleştiren köprü (Severinsbrücke) üzerinden kentin bir yakasından diğer yakasına varmak için yürüdü. Köprü üzerindeki insan seli uzaktan izleyenleri coşkusu ile etkisi altına alıyordu. Gençlerin yüksek oranlı katılımı bu coşkuda pay sahibiydi. Katılımcılar genelde Öcalan'ın özgürlüğü ve önderliği içerikli sloganlar attı. Sabahın erken saatlerinde başlayan yürüyüş alanın dolmasıyla akşam saatlerine kadar çekilen halaylar, atılan sloganlar ve sahneden okunan bir çok kurumsal(ulusal, bölgesel ve uluslararası) mesaj ve konuşmalarla ile sürdü. Barışçıl bir şenlik havasında geçen mitingde küçük provokatif polis müdahaleleri dışında kayda değer bir olumsuzluk yaşanmadı.
Öcalan üzerindeki tecrit ve hukuksuzluk gelinen aşamada benzer şekilde Kuzey Kürdistan - Türkiye hapishanelerinde tutulan siyasi tutsaklar üzerinde de uygulanmaktadır. Tecrit, tretman, tek tip uygulamaları ile, çeşitli baskı ve kimliksizleştirme politikaları ile yüz yüze olan tutsaklar süreli ya da süresiz açlık grevleri ile buna karşı koymaya çalışmaktadır. Bizde ADHK olarak Kürt ulusunun ve tüm ezilen halklarımızın yanında ve güdülen hapishane politikalarının karşısında devrimci tutsakların sesi olabilmek için Almanya eyaletlerinden ve Avrupa ülkelerinden gelen aktivistlerimizle miting meydanındaydık.
Türk Devleti’nin Kürtlere karşı işlediği suçlarda, işgallerde ve kimyasal silah kullanımı gibi savaş suçlarında üç maymun rolünde karşımıza çıkan Alman medyasının Köln yürüyüşü haberlerine göz atıldığında kriminalize edici, inkarcı-imhacı “TC” nin savlarına benzer bir habercilik yapıldığı görünüyor. Biz bu haberciliğe yakın zamanda, Gazze işgali ve İsrail’in insanlık suçlarındaki sessizliğinde ve hatta İsrail'i cesaretlendirici haberciliğinde de tanık olduk. Bu bize medyanın sistemin dördüncü vurucu gücü olduğu gerçeğini tekrar hatırlatıyor.