Köln’de ADHF Paneli: Emperyalist Savaş Tehlikesi ve  Yükselen Faşizm

Köln’de ADHF Paneli: Emperyalist Savaş Tehlikesi ve Yükselen Faşizm

   Almanya Demokratik Haklar Federasyonu (ADHF), 21 Eylül 2025’te “Emperyalist Savaş Tehlikesi, Almanya’da Yükselen Faşist Hareketler ve Görevlerimiz” başlıklı bir panel düzenledi. Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır’ın konuşmacı olarak katıldığı etkinlik, görece yüksek bir katılımla Köln’de gerçekleşti.

   Panelde ADHF temsilcisinin yaptığı giriş konuşmasının ardından sunumuna başlayan Yaraşır, ilk olarak kapitalizmin tarihsel yapısal krizlerine değinerek 2008 finans krizinin farklı bir boyut taşıdığını belirtti. 1873-96, 1929-39 ve 1974-75 krizlerinden farklı olarak 2008 krizinin yalnızca ekonomik çöküşle sınırlı kalmadığını; sağlık, ekolojik, göç ve uygarlık krizlerini de tetiklediğini söyledi. “2008’de dünya ekonomisi 70 trilyon dolarken, 1000 trilyon dolarlık spekülasyon balonu patladı” diyerek durumun vehametini vurguladı. Bugün ise daha vahim bir durumda olunduğunu ve 115 trilyon dolarlık küresel ekonomisine karşılık 5.3 katrilyon dolarlık spekülasyon olduğunu vurguladı. Bu tabloyu kapitalizmin “varoluşsal kriz” içinde olması olarak savundu. Sonrasında, tarihsel örnekler üzerinden yapısal krizlerin büyük savaşlara yol açtığını hatırlatarak, “1873-96 krizi Birinci Dünya Savaşı’nı, 1929-39 krizi İkinci Dünya Savaşı’nı yarattı. Bugün de benzer bir momentteyiz” dedi. Önümüzdeki dönemde iki ihtimalin öne çıktığını belirtti: Devrim imkânı ya da katastrof (felaket).

   Değerlendirmelerine devam ederek kapitalizmin krizlerini aşmak için iki yöntemi olduğunu aktardı: teknoloji ve savaş. Teknolojik araçların geliştiğini (robotlaşma,yapay zeka vs.) ama sınırlı kaldığını, buna karşın savaşın ise yeniden paylaşım,yıkım ve pazar genişleme aracı olarak öne çıktığını söyledi. Ukrayna, Ortadoğu ve Kafkasya’daki çatışmaları bu bağlamda emperyalist hegemonya savaşlarının ön cepheleri olarak değerlendirdi. İsrail-İran savaşını “Üçüncü Dünya Savaşı’nın provası” olarak nitelendirdi.

Yaraşır, emperyalist özneler arasında var olan hegemonya krizine dikkat çekerek,ABD’nin Çin’i bloke etme girişimlerinin dünya ekonomisini sarsacağını ifade etti:“Çin’in yükselişi su gibidir; yayılır, sızar, yıkar. ABD Çin’i durdurmak istiyor ama dünya ticaretinin %80’i Çin’e bağlı. Çin’i bloke etmek, küresel ekonomiyi resesyona sokacak, felce uğratacaktır.”ABD’nin senyoraj hakkı (paranın hükmünü elinde tutma imtiyazı) ve askeri üstünlüğüne karşın, Çin’in 2030’larda dünyanın birinci ekonomik gücü olma potansiyeli bulunduğunu söyledi

   Panelde Yaraşır’ın üzerinde durduğu diğer başlık “yeni faşizm” oldu. Faşizmin yalnızca ideolojik bir sapma ya da tarihsel istisna olmadığını, kapitalizmin krizine verilen yapısal bir yanıt olduğunu ve her zaman gerçekleşmesi mümkün olduğunu vurguladı.“Faşizm, işçi sınıfını atomize etme, bloke etme ve kadavralaştırma aracıdır” diyen Yaraşır, günümüzdeki faşist hareketlerin yoksullaşma, geleceksizlik, umutsuzluk ve ideolojik çürümeden beslendiğini söyledi. Trump, Meloni, Putin, Milei gibi figürleri “yeni faşist kimlikler” olarak tanımladı.

   Almanya’da AfD’nin yükselişine değinerek ülkeyi bir “deport ülkesi” olarak nitelendirdi. Bununla, her devlet gibi Almanya'nın da bir hafızası olduğunu, her an sahip olunan mülklere el konulabileceğini ve göçmenlerin kapının önüne konulabileceğini anlatmak istedi. Ayrıca bu faşist hareketlerin beslendiği zeminin, neoliberal kapitalizmin yarattığı ideolojik yıkım olduğunu vurguladı. İnsanların örgütsüz, bireyci ve sinik hale getirildiğini, marka fetişizmi ve mülk tutkusunun ideolojik terörün unsurları haline geldiğini belirterek, bu durumun işçi sınıfını atomize edip faşizme elverişli bir toplumsal zemin yarattığını söyledi.

   Sunumun son bölümünde, faşizme karşı mücadelenin yalnızca teorik değil pratik bir örgütlenme meselesi olduğunu vurguladı. Yaşadığımız bu dönemin kültürünün yarattığı dağınıklık ve bireyciliğe karşı, organik bağların güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Yaşamdaki sarsıcı anılarla bu durumu somutlaştırırken sosyal medyanın bu toplumsal yıkımdaki rolünü de vurguladı.Örgütlenme biçiminin “korsan gösteri gibi öngörülemez” olması gerektiğini belirtti.İrlandalı devrimci James Connolly’den de alıntı yaparak, “Mesele kazanmak değil,mücadele zincirini kopartmamaktır” sözünü hatırlattı. Mücadelede birikimin ve ilişkileri süreklileştirmenin önemine işaret etti.

   Etkinlik, kısa bir ara verilmesinin ardından dinleyicilerin sorularıyla devam etti.Katılımcıların bazıları bu konularda kendi yaklaşımını aktarırken, kimi katılımcılar anlamadıkları noktaların tekrar açıklanmasını istedi, kimi katılımcılar da cevabını merak ettikleri soruları sordular. Panel, bu canlı tartışmaların ve paylaşımların ardından sona erdi