Geri Getirilmek İstenen Zorunlu Askerliğe Karşı, Siegen'de Etkinlik Gerçekleştirildi

Geri Getirilmek İstenen Zorunlu Askerliğe Karşı, Siegen'de Etkinlik Gerçekleştirildi

   18 Ağustos Pazartesi günü saat 18:00'de, Siegen'da bulunan ve ADHF'nin de faaliyet gösterdiği Internationales Zentrum öncülüğünde çeşitli sol-sosyalist Alman örgütlerinin ve SYM,Links Jugend Solid,SDAJ,SDS,Die Linke Jugendverband isimli gençlik örgütlerinin organizesiyle, bir panel düzenlendi. Panelde, SPD'li Savunma Bakanı Boris Pistorius'un yeniden gündeme getirdiği zorunlu askerlik sistemi tartışıldı. Bu etkinlik, zorunlu askerlik planlarına sessiz kalmamak ve konu hakkında farkındalık yaratmak için özellikle genç katılımcıları bir araya getirdi.

Emperyalizmin Yeni Şafağı ve Militarizmin Yeniden Sahneye Çıkışı

12 Haziran 2024’te Savunma Bakanı Pistorius, “yeni bir askerlik hizmeti” şeklinde planlanan tasarıyı tanıttı. Bu tasarıya göre 18 yaşına gelen tüm erkekler, askerlik yapmaya gönüllü olup olmadıklarını ve sağlık durumlarının elverişli olup olmadığını belirlemek üzere bir anket dolduracak. Kadınlar ise Anayasa'nın ilgili maddesi gereği şimdilik bu uygulamanın kapsamı dışında tutuluyor.

   Ancak süreç bununla sınırlı değil. 2025 Temmuz başında, toplumun tatil gündemiyle meşgul olduğu bir dönemde, Federal Parlamento (Bundestag) askerlik yasasında köklü bir değişiklik öngören tasarıyı görüşmeye aldı. Der Spiegel'in aktardığı taslak metne göre, “silahlı kuvvetlerin acilen güçlendirilmesi gerektiği ve gönüllü katılımla bu ihtiyacın karşılanamadığı durumlarda” zorunlu askerlik yeniden uygulamaya konulacak. Bu değişikliğin pratik anlamı, zorunlu askerliğin fiilen geri dönüşü ve uygulanabilir olması demek.

   Bu durum sadece güncel krize karşı verilen geçici bir savunma politikası değişikliği değil, Almanya'nın tarihsel militarizm döngüsünün yeni bir biçimde yeniden ortaya çıkışı olarak görülebilir. Bu bağlamda zorunlu askerlik tartışması, yalnızca gençlerin bireysel özgürlükleriyle sınırlı bir mesele değildir. Aslında Almanya’nın tarihsel olarak tekrarlayan bir döngüsünün bugünkü izdüşümüyle karşı karşıyayız, denilse hatalı olunmaz.

   Yüzyılda geç uluslaşan, sanayileşmede ve sömürgecilikte rakiplerinin gerisinde kalan Almanya, hızla silahlanma ve saldırgan bir dış politika aracılığıyla bu açığını kapatmaya çalışmıştı. 20. yüzyılda iki dünya savaşına giden süreçte de aynı dinamikler tekrar etti: ekonomik tükeniş ve dayatılan ağır koşullar, Almanya’nın kaybettiği pazarlara tekrar hâkim olma isteğini kamçılamış ve bu istek, ulusal onur söylemi ve militarizmin yükselişiyle Nazileri iktidara taşımıştı.

   Almanya’nın bu geç kalışında olduğu gibi, bugün de ekonomik gerileme, pazar kaybı, ihracata dayalı sanayi modelinin sarsılması ve yeni teknolojilerde geri kalma gibi yapısal sorunlar militarist politikaların önünü açıyor. Ayrıca Almanya'ya dayatılan, hem de Almanya'nın kendisinin de savunduğu NATO'dan bağımsız bir Avrupa güvenlik politikası arayışı, bu süreci hem kolaylaştırıyor hem de meşrulaştırıyor. Bu durum artık sadece bir gerekçe değil, aynı zamanda ulaşılması gereken bir hedef haline gelmiş durumda.

Konuşulanlar:Almanya’da Zorunlu Askerlik Geri mi Geliyor?

Siegen’daki etkinlikte özellikle genç katılımcıların hem dinleyiciler hem de konuşmacılar arasında çoğunluğu oluşturması dikkat çekiciydi. Zorunlu askerlik planından en çok etkilenecek kesim olan gençliğin bu konuda bilgilendirilmesi, farkındalık kazanması ve plana karşı duruş geliştirmesi açısından panel büyük önem taşıyordu.

   Etkinliğin bu yaş grubu kompozisyonuyla gerçekleşmiş olması bu sebeple başarılı bir sonuçtu. Çünkü hatırlanması elzem bir söz, bu durumu özetler nitelikte: “Gençlik kiminse ya da kiminleyse, gelecek onundur.”

Emperyalistler Arası Krizin Yansıması Olarak Yükselen Militarizm ve Savaş Bütçelerinin Tırmanışı

Etkinlikte yapılan sunumlarda, zorunlu askerlik tartışmasının Almanya’nın küresel (emperyalist) askeri rolünü genişletme planlarının ayrılmaz bir parçası olduğunun altı çizildi. Konuşmacılar, “Almanya’nın ‘dünya çapında sorumluluk’ almak istediği” söyleminin, aslında emperyalistler arası rekabette kaybettiği pazar payını ve nüfuzu geri kazanma çabasının bir paravanı olduğunu vurguladı.

   Bu bağlamda, Ukrayna’daki savaşın bu yeni agresif dış politikayı ve militarizasyon dalgasını meşrulaştırmak için bir fırsat olarak kullanıldığı ifade edildi.

Silah Sanayii ve Çıkar Temelli Militarist İlişkiler

Sunumlarda, militarizmin sadece bir güvenlik politikası değil, aynı zamanda derin bir ekonomik çıkar modeli olduğunun altı çizildi. Rheinmetall, Airbus veya ThyssenKrupp gibi silah sanayii devlerinin hisse senetlerinde ve kârlarında yaşanan rekor artışlar örnek gösterilerek, savaş ve gerilim ortamının doğrudan bu şirketlerin kâr hanesini beslediği aktarıldı.

   Bir konuşmacı, “Zorunlu askerlik tartışmasının arkasında, bu dev şirketlerin hisse değerlerini ve gelecek projeksiyonlarını garanti altına alma ihtiyacı yatıyor” yorumunu yaptı. Bu durumun, tekelci sermaye sınıfının çıkarları uğruna gençlerin hayatlarının riske atılması anlamına geldiği vurgulandı.

Öldü Derken Dirilen NATO’nun Genişleme Stratejisi ve Almanya’nın Öncü Rolü

Etkinlikte, Almanya’daki bu hamlenin NATO’nun genişlemeci ve saldırgan stratejisinden bağımsız düşünülemeyeceği konusunda hemen hemen ortak fikirde olunduğu görüldü.

   Konuşmacılar, Almanya’nın, ABD’nin ardından ittifakın en büyük ikinci ordusu olma yolunda hızla ilerlediğini ve Avrupa’daki en sadık müttefik olarak “NATO’nun Doğu’ya genişleme stratejisinin öncü gücü” haline geldiğini belirtti. Zorunlu askerliğin, bu saldırgan stratejide “iç cephedeki” insan kaynağını garanti altına alma aracı olduğu ifade edildi.

   Bu sürecin, toplumda “Rusya tehdidi” algısıyla meşrulaştırılmaya çalışıldığı, oysa asıl amacın pazar ve hammadde rekabeti olduğu dile getirildi.

Savaş Bütçelerinin Tırmanışı ve Sosyal Harcamaların Kısılması

Etkinlikte konuşanlar, savaş bütçelerindeki tırmanışa dikkat çekerek, 100 milyar euroluk “özel fon” ve savunma harcamalarının GSMH’nin %2’sine çıkarılması hedefinin, toplumsal refahı hedef alan bir saldırı olduğunu vurguladı.

   “Bu paralar sosyal konutlara, eğitime, sağlığa, iklim adaleti için dönüşüme ayrılsaydı” temelinde gelişen eleştiriler, katılımcılar tarafından ortaklaşılan noktalardı. Bir sunumcu, “Silahlanmaya ayrılan her Euro, toplumsal ihtiyaçlardan, emekçilerin alın terinden, gençlerin geleceğinden çalınmıştır” şeklinde konuştu.

Sonuç: Barış Mücadelesi İçin Örgütlü Direniş Çağrısı

Siegen’da düzenlenen bu panel, Almanya’nın zorunlu askerlik planlarının arkasındaki gerçek nedenleri teşhir etmek ve buna karşı çıkacak bir kamuoyu oluşturmak amacıyla düzenlenmişti. Etkinlik, bu anlamıyla düşünüldüğünde katılımcılar ve konuşmacılar nezdinde bu amaca ulaştı.

   Yapılan sunumlar ve ardından gelen canlı tartışmalar, konunun teknik ya da geçici bir ayrıntı değil, emperyalist politikaların hayati bir unsuru olduğunu ortaya koydu.