ADGB: Savaşa, faşizme, ırkçılığa ve göçmen düşmanlığına karşı enternasyonal mücadeleyi yükseltelim!
Savaşa, faşizme, ırkçılığa ve göçmen düşmanlığına karşı enternasyonal mücadeleyi yükseltelim!
Dünya üçüncü kez emperyalist paylaşım savaşı tehlikesiyle karşı karşıya. Kapitalist sistem, yaşadığı krizleri aşmak için yüzyılın son çeyreğinde bölgesel savaşlarla saldırganlığını yoğunlaştırıyor. Kürdistan, Filistin, Suriye, Ukrayna, Yemen ve daha birçok ülkede süren bölgesel savaşlar/işgaller her geçen gün yenileri eklenerek devam ediyor.
İkinci emperyalist paylaşım savaşında paylaşılan pazarlar, yaşanan kriz ve yeni güç dengeleri vesilesiyle yeniden paylaşılmak isteniyor. Hangi coğrafyada, hangi güçler arasında yaşanıyor olursa olsun, çatışmaların, savaşların ve gerilimlerin arkasında başını ABD- AB’nin çektiği NATO ve Çin- Rusya’nın öncülük ettiği Şangay Beşlisi arasındaki rekabeti görüyoruz. İki emperyalist kutup arasındaki paylaşım ve hegemonya mücadelesi tüm dünyayı adeta yok oluşa sürüklüyor.
Emperyalist merkezler bölgesel vesayet savaşlarıyla, halkalar arasındaki yarattıkları kutuplaşmalar ve çatışmalarla, destekledikleri işgallerle pazarlarını ve hegemonyalarını muhafaza etmeye / genişletmeye çalışıyorlar. İşgal edilen ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerine el koyup oradaki pazarları denetimlerine geçirerek, yaşadıkları mali ve ekonomik krizi atlatmaya çalışıyorlar. Örneğin, Afganistan, Irak ve Suriye’deki işgal saldırılarından sonra, bu ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynakların büyük kısmı NATO ülkelerin denetimine girdi. Hakeza Sudan’da, Nijer’de, Yemen’de ve Afrika’nın pek çok bölgesinde yaşanan irili ufaklı savaş ve çatışmaların büyük kısmının arkasında NATO ve Şangay Beşlisi arasındaki paylaşım ve hegemonya mücadelesi var.
Kürdistan sömürge olarak bırakılmak isteniyor
Dünyadaki savaşçı, çatışmacı gidişata paralele olarak Türkiye’de ve Kürdistan’ın her dört parçasında Kürt halkının eşitlik, özgürlük, kimlik ve statü mücadelesi küresel savaş güçlerinin de desteğiyle engellenmek isteniyor. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan tam da bu güçlerin düzenlediği uluslararası komplo sonucunda Türk devletine teslim edildi ve hukuksuz, temel insan haklarından yoksun biçimde 25 yıldır tecritte tutuluyor.
Kürdistan’ın dört ülkeye yayılmış sömürge durumunun değişmemesi, Kürt halkının herhangi bir statü kazanmaması için bütün emperyalist güçler Türk Devleti’nin ve diğer sömürgeci merkezlerin arkasında duruyorlar.
Kürdistan’ın sömürge statüsünün devam etmesi için IŞİD gibi caniler topluluğuna dahi destek veren bu güçler, Rojava’da, Güney Kürdistan’da başta Ezidiler olmak üzere binlerce Kürdün ve bölge halkının katledilmesine seyirci kaldılar.
Türk Devleti her gün uluslararası hukuku hiçe sayarak Suriye’de, Irak’ta Kürtlere yönelik gözaltılar, tutuklamalar, faşist saldırılar, askeri operasyonlar, suikastlar, bombardımanlar düzenliyor. Dünyadaki faşist, militarist yükselişin de etkisiyle bu saldırılar görmezden geliniyor.
Yaşanan bu savaşlarda, milyonlarca insan hayatını kaybediyor, sakat kalıyor, yaşam alanlarını terk ederek göç ediyor. Dünyada güncel olarak; yaşanan savaşlardan, iklim değişikliklerinden ve doğa felaketlerinden kaynaklı göç etmek zorunda kalanların sayısı 200 milyonu buldu. Bu insanların binlercesi göç yollarında, işkence, taciz ve katliamlara maruz kalıyorlar. Hayatta kalanlar ise geldikleri ülkelerde ırkçı ve ayrımcılıkla karşılanıyorlar.
Dışarda savaş ve çatışma, içeride faşizm ve ırkçılık!
Dışarıya savaş, çatışma, kutuplaşma ve sömürgecilik ihraç eden emperyalist- kapitalist merkezler ülkelerinde ise militarizmi, milliyetçiliği, ırkçılığı, cinsiyetçiliği ve göçmen düşmanlığını körüklüyorlar. Yaratılan bu atmosfer aynı zamanda bu ülkelerin işçi sınıfı ve emekçilerinin ekonomik, sosyal ve siyasal haklarının kolayca gasp edilmesinin de yolunu açıyor.
Dünyanın neredeyse tüm kapitalist-emperyalist merkezlerinde burjuvazinin desteklediği sağcı ve faşist partiler, politikalar yükselişe geçmiş durumda. Sol, sosyalist, ilerici güçler farklı ve etkili alternatifler yaratamadıkça, militarizm, ırkçılık ve cinsiyetçilikle zehirlenen kitleler sağcılaşıyor, faşist hareketin etkisine giriyor.
Bunu son olarak Avrupa Parlamentosu, Fransa ve Almanya seçimlerinde bir kez daha gördük. Bu seçimlerde oylarını en çok yükselten sağcı/faşist partiler oldu. Bu partilerin bazıları en çok oy alarak birinci olurken, bazıları da ikinci parti durumuna geldiler. Yine, İtalya, Hollanda, Danimarka, Polonya, Macaristan gibi ülkelerde bu partiler hükümetlerin başında iken, birçok ülkede de parlamentoda yer almakta, ya da hükümet ortağı durumundadırlar.
Göçmen düşmanlığı büyüyor
Avrupa ülkelerinin geliştirdiği, desteklediği saldırganlıklardan dolayı milyonlarca insan Avrupa’ya göç etmek zorunda kalıyor. Ülkelerindeki savaş, işgal, doğa felaketleri ve iklim değişikliğinden dolayı ülkelerini terk edip Avrupa’ya gelen mültecilere yönelik saldırılar her gün daha da yoğunlaşıyor.
Burjuvazi göçmenlere karşı geliştirdiği ırkçı ve ayrımcı siyaseti kullanarak ülkesindeki işçi sınıfını da sağcı, faşist partilere, politikalara yönlendiriyor. Göçmenler yoksulluğun, işsizliğin, ekonomik krizin gerekçesi olarak gösterilip hedef haline getiriliyor. Göçmenlere yönelik saldırıların yaşanmadığı tek bir gün olmazken, Solingen’de faşist bir mültecinin gerçekleştirdiği saldırı bahane edilerek tüm göçmen ve mülteciler kriminalize edilmek isteniyor.
Kadına Yönelik Şiddet artıyor
Militarizmin ve ırkçılığın yükselişi var olan cinsiyetçiliği, kadına yönelik erkek ve devlet şiddetini daha da tetikliyor. Savaş ve çatışma alanlarında kadın bedeni hedef haline getiriliyor. Bunun en kirli örneğini IŞİD’in Ezidi kadınlarına ve kız çocuklarına yönelik uygulamalarında gördük. Birçok kadın IŞİD militanlarının cinsel ve fiziki saldırılarına maruz kalırken, pazarlarda köle olarak satıldılar. Halen binlerce kadın IŞİD’in elinde köle olarak bulunmaktadır.
Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık sadece bölgesel savaşların sürdüğü topraklarda değil, Avrupa’da da yoğun olarak yaşanmakta. Dünyada kadın ve LGBTİ+’ların yüzde 30’u cinsiyetlerinden ve cinsel yönelimlerinden dolayı şiddete maruz kalıyor. Örneğin Almanya’da, 2023 rakamlarına göre 130 bininin üzerinde kadın cinsel ve fiziki şiddete maruz kalmış. Üstelik bu rakamlar sadece tespit edilip kayıt altına alınanlar. Gerçek sayılar bunun çok daha üzerinde.
Kriz dönemlerinde işten çıkartılmak için ilk akla gelen kadınlar, hayatın her alanında olduğu gibi ücretli emek alanında da ayrımcılıkla karşı karşıyalar. Avrupa’da da erkeklerle eş değer iş yapan kadınlar eşit ücret alamıyorlar. Aradaki ücret eşitsizliği yüzde 25’leri buluyor.
Gençlik Militarizme Kurban Ediliyor
Bilimsel ve mesleki eğitimde fırsat eşitliğinden çok uzakta olan Avrupa devletleri, gençlik içerisinde ırkçılığı, milliyetçiliği ve militarizmi geliştiriyor. Böylece bir yandan devlet olarak kendi eksikliğinin üzerini örterken diğer yandan gençliği militarizmle zehirleyerek geleceğini çalmak istiyor.
Savaşa ve Faşizme Karşı Enternasyonal Mücadele
Emperyalist odakların dünyayı savaşçı, militarist, ırkçı, cinsiyetçi, göçmen düşmanı uçurumdan döndürebilecek tek güç, ezilen halkların, emekçilerin, göçmenlerin, kadınların, LGBTİ+ların, gençlerin, kısaca barış, eşitlik ve özgürlük isteyenlerin birlikte davranabilmesidir.
Avrupa Demokratik Güç Birliği olarak savaşlara, yükselen faşizme, ırkçılığa ve göçmen düşmanlığına karşı enternasyonalist mücadeleyi büyütmek için başlattığımız kampanyaya halkalarımızı ve tüm ilerici güçleri destek olmaya çağırıyoruz.
Avrupa Demokratik Güç Birliği- ADGB