1965 Endonezya Soykırımı ve Günümüz Gazze Gerçeği: Almanya’nın Çifte Standartları

1965 Endonezya Soykırımı ve Günümüz Gazze Gerçeği: Almanya’nın Çifte Standartları

1965 Endonezya Soykırımı ve Günümüz Gazze Gerçeği: Almanya’nın Çifte Standartları

1965’te Endonezya’da, 20. yüzyılın büyük soykırımlarından biri gerçekleşti. Bu soykırım, hedeflediği kurbanlar açısından diğerlerinden farklıydı. Farklı sayısal niceliklerden bahsedilmekle birlikte, sayısı bir milyona yaklaşan komünist, sendikacı,sosyalist, aydın ve köylü; CIA destekli bir özel harp operasyonuyla sistematik şekilde katledildi. Bu "temizlik" operasyonu, yalnızca Endonezya'nın iç tarihindeki bir dram olarak değil, emperyalizmin politik pratikleri açısından da karanlık bir sayfa olarak tarihe geçti. Ne Almanya ne de diğer Batılı emperyalistler bu katliamı kınadı. Almanya, Soğuk Savaş'ın anti-Sovyet ekseninde bu katliama sessiz kalarak, el altından destekleyerek ve sonrasında Suharto rejimini ekonomik iş birlikleriyle meşrulaştırarak esas niteliğini sergiledi. O günün temel doktrini "komünizmle mücadele"ydi.

   O gün orada akan kanın, bugün Gazze'de süren soykırımla anlamsal bir bağı var.Bugün sahne değişti ama senaryo aynı. O günün sahnesinde oyun Endonezya'da sergileniyordu ve rol "komünizmle mücadele" şeklindeydi. Bugün ise "Staatsräson" -yani İsrail'in varlığını Almanya'nın dış politikasının temel taşı olarak tanımlayan anlayış, bu koşulsuz desteğin gerekçesi.

İzi sürülebilen sınıflı toplumlar tarihinden bu yana, devletler "güvenlik" adına katliamlar yaptı ya da susturma politikaları uyguladı. Bugün Filistin'de yazılan tüm kanlı öyküler,bu güvenlik gerekçesiyle yazıldı.

   2025'teyiz ve yine güvenlik gerekçesiyle İsrail, İran'a yönelik yapay zeka destekli hava saldırıları gerçekleştiriyor.

   Bugün Almanya "Staatsräson" yani daha açık bir ifadeyle "Holokost sonrası sorumluluk" adı altında İsrail'in yürüttüğü askeri, siyasal ve ekonomik saldırganlığa destek veriyor. Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in "İsrail bizim kirli işlerimizi yapıyor" sözleri, bu ortaklığın politik özetidir. Almanya Anayasası'nın ilk maddesi "İnsan onuru dokunulmazdır" der. Ancak bu anayasal madde, dün komünizm tehdidiyle bir insanlık ayıbı yaşatılırken hatırlanmadığı gibi, bugün "İsrail'in güvenliği" bahanesiyle naklen yayınlarda bir halkın yok oluşuna tanık olmamız, Gazze'de açlıktan ölen çocuklara kayıtsız kalmamız, İran'da bombalanan sivillere "oh olsun" dememiz dayatılıyor.

İsrail'in işlediği savaş suçlarında kullanılan silahların çoğu "Made in Germany"damgalı. Siyaset, yargı, kolluk güçleri ve sistemin dördüncü vurucu gücü olarak addedilen medya "Staatsräson" ekseninde hizalanmış durumda. O yüzden bu "kirli işler" politikasıyla çelişen her ses kriminalize ediliyor; sokakta atılan bir slogan cezai soruşturma konusu haline geliyor; itibar karalama kampanyaları yapılıyor; muhalif sesler radikal İslamcılık ya da antisemitizmle suçlanıyor.

Dortmund Sokaklarında Filistin İçin Yüründü

21 Haziran 2025 Cumartesi günü, Siyonist Tapınağın yeminli şövalyesi rolüne bürünen Almanya'nın Dortmund kentinde binlerce kişi, "NRW steht auf - Eure Stimme, unser Ruf!" (Kuzey Ren-Vestfalya ayağa kalkıyor - Sesiniz, çağrımızdır!) sloganıyla bir araya geldi. Eylemin amacı, yukarıda bağlamsal çerçevesini sunduğumuz şekilde İsrail'in Gazze'deki saldırganlığına ve Almanya'nın bu saldırılara olan siyasi ve askeri desteğine karşı çıkmaktı. Aynı zamanda İran'a dönük yeni saldırılar da protesto edildi.

   Katılımcıların attığı sloganlar ve yapılan konuşmalara göre, Gazze'de süren kuşatma ve İsrail'in İran'a yönelik hava saldırıları "Batı'nın iki yüzlü politikaları" olarak tanımlandı. Eylemde birçok siyasi paradigmanın mottolarını ve Filistin sorunundaki bakış açılarını yansıtan döviz ve pankartlar taşınırken, eylem alanı Filistin bayrakları ormanı gibiydi. "Gazze'de Soykırımı Durdurun", "Almanya Silah Gönderme", "İsrail'in Kirli İşlerine Ortak Olma" pankart ve dövizleri taşındı.

   Eylem, Dortmund Hbf (ana tren istasyonu)ndan başlayan bir yürüyüş şeklindeydi. Yürüyüş güzergahı boyunca yapılan konuşmalarda Almanya'nın dış politikası sert biçimde eleştirildi. Birçok konuşmacı İsrail'in Gazze'de soykırım gerçekleştirdiğini, Almanya'nın buna "Holokost'un gölgesinde" meşruiyet kazandırdığını söyledi. İsrail'in İran'a yönelik saldırısı, emperyalizmin bölgesel vekil savaşı stratejisi olarak tanımlandı. Bir açıklamada, İran'a dönük hava saldırılarının "uluslararası hukukun çiğnenmesi" olduğu belirtildi. Aynı zamanda Almanya'nın buna destek vermesinin bir suç ortaklığı anlamı taşıdığı vurgulandı.

Polis, yürüyüş boyunca alanda geniş güvenlik önlemleri aldı. Bir katılımcı, üzerinde "yasaklı" olduğu iddia edilen bir tişört olduğundan alandan uzaklaştırıldı. Ayrıca bir kadın konuşmacının mikrofonu, bazı sözleri "suç teşkil ettiği" gerekçesiyle kapatıldı ve hakkında işlem başlatıldı. Tüm bunlar, dile getirilen "Almanya'da Filistin'e destek vermenin yasaklı hale getirilmesi" eleştirisini doğrular nitelikteydi.

Dortmund'ta (bu eylem merkezi NRW eyalet eylemiydi) gerçekleşen bu eylemin temel ruhu; tıpkı denizinden veya akarsuyundan koparılan balıkların doğal yaşam alanlarına dönme arzusu nasılsa, bu da öyleydi: Filistin'in özgürlüğüne kavuşma arzusuydu.

Free Palestine!

Fotoğraflar

1965 Endonezya Soykırımı ve Günümüz Gazze Gerçeği: Almanya’nın Çifte Standartları konulu fotoğraflar
1965 Endonezya Soykırımı ve Günümüz Gazze Gerçeği: Almanya’nın Çifte Standartları konulu fotoğraflar
1965 Endonezya Soykırımı ve Günümüz Gazze Gerçeği: Almanya’nın Çifte Standartları konulu fotoğraflar