Güneşi zapt edeceklerin bayramı 1 Mayıs kutlu olsun!

Güneşi zapt edeceklerin bayramı 1 Mayıs kutlu olsun!

ADHK, SYM ve ADKH, 1 Mayıs’a ilişkin yaptığı ortak açıklamada, emperyalist-kapitalist sisteme karşı birleş, isyan et, özgürleş diyerek, “Hangi dilden, milliyetten ve inançtan olursak olalım, biz ezilenler hepimiz, bu direniş ve devrim hikayesinin parçasıyız, hepimizi bu hikayeyi büyütmeye çağırıyoruz!” ifadelerine yer verildi.


Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK), Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) ve Socialist Youth Movement (SYM), 1 Mayıs’a ilişkin ortak açıklama yaptı.


Günlerin doğurduğu nice güneşler ve güneşlerin doğurduğu nice günler vardır. Günlerimiz güneş ateşi sıcaklığında, fabrikada, tarlada, sokakta kavga sesleriyle yankılanıyor. Yankılanan seslerin ortasında, her gün yeni güneşler doğuyor, proleterlerin isyankar elleriyle. İsyan eden eller, güneşten bir bilince dönüşüyor barikat başlarında denilen açıklamada, “İşte 1 Mayıs, fırtınalar içinde yaşanan bu günlerin yarattığı güneşlerin tarihidir, onların bilincidir. Bir tarih ve bilinç olarak aslında, yaşadığımız ve yaşayacağımız her gündedir. Bu tarih ve bilinç daha nice fırtınalı günler ve yeni güneşler doğuracaktır, her şafak bunu müjdelemektedir. İşte bu bilinçle karşılamaktayız ve karşılamalıyız 1 Mayıs’ı. Yeniden uyanışı da simgeleyen bu bahar günü, fırtınalı günlerin uzak olmadığını da göstermektedir bizlere” diye belirtildi.


“Emperyalist işgale ve savaşa karşı olmak, 1 Mayıs’ın şiarıdır” Günlerimiz fırtınalı günlerin habercisi, çünkü sömürüsüz, savaşsız bir günümüz dahi geçmiyor ve bu savaşlarda ölenlerin hep proleter sınıftan halkımızın olduğu kaydedilen açıklamada, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bu savaşlardan biridir. Rusya, Nazi çetelerini yok edeceğini söyleyerek ve sınır güvenliğini gerekçe göstererek, birçok sivil yerleşim bölgesine saldırmış, binlerce insanın ölümüne ve milyonların göç etmesine sebep olmuştur. Rusya, özerk bölgeleri koruma bahanesiyle saldırı başlatmıştır ama bu tam bir manipülasyondur. Bu, ulusların kendi kaderini hakkının savunusu değil, emperyalist bir işgaldir. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı savunusu, bir emperyalist işgalin gerekçesi olamaz. Bu emperyalist işgal, aslında NATO ve Avrupa emperyalist bloğu ile Asya emperyalist bloğunun hegemonya savaşıdır. Dünya pazarları üzerinde siyasi, ekonomik hegemonya oluşturma karakterine sahip iki emperyalist bloğun rekabeti, bu savaşın temel nedenidir. 2000’lerin başından itibaren şekillenmeye başlayan ve askeri işgaller, askeri ve siyasi darbeler, doğal kaynak çatışmaları ve bölgesel çatışmaların son halkası olarak değerlendirilebilir, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali. Rusya’nın manipülasyonu karşısında ise, NATO’nun gerici iktidarları ve Nazi çetelerini beslediği de açık bir gerçektir. Özellikle Almanya’daki sosyal demokrat ve yeşiller hükümetinin en çok savaş çığırtkanlığı yapan ve savaşın devamı için devasa kaynak aktaran tutumu, emperyalist karakter gerçekliğini evrensel olarak ortaya çıkarması bakımından oldukça önemlidir. Burada mağdur olan, savaşa sürülen halktan Rus askerleri ve Ukrayna halkıdır. Emperyalist işgale ve savaşa karşı olmak, 1 Mayıs’ın şiarıdır” denildi.

Günler sömürüsüz geçmiyor, proleter halkımız yoksullaşmaya ve açlığa terk ediliyor. Temel yaşam ve barınma gereksinimlerini karşılama, emperyalist merkezlerde de çok büyük bir sorun haline geldiği belirtilen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

“Beslenme ve barınmadaki pahalılaşma, çok net bir şekilde hissedilir hale gelmiş, alım gücü açık biçimde düşmüştür. Emperyalist rekabet ve çatışmanın temellerinden biri olan enerji savaşları ve özellikle Almanya örneğinde olduğu gibi savaşa ayrılan bütçe, enerjinin ulaştırılmasında yeni dizaynlara, güç odaklarında değişimlere ve böylece bütün giderlerde artışa sebep olmakta ve bu da bütün geçim alanlarında pahalılaşmaya neden olmaktadır. Azami kar hırsı ve rekabet karakteri yoksullaşmaya ve bunun yanında, gelirlerde de azalmaya sebep olmaktadır. Güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma politikalarıyla yaygın bir duruma gelmiştir. Sistem karakteri, gider olarak gördüğü çalışma alanlarındaki temel haklarda da kısıtlamaya gitmektedir ve bu durum Almanya’da uyarı grevleri şeklindeki adımlarla, dalga dalga gelişebilecek isyanlara potansiyel oluşturmaktadır.


Sistemin gereksiz ve yük olarak gördüğü temel haklara yönelik kısıtlamalar Fransa’da büyük kitlesel isyanlara yol açmıştır. Fransız emperyalizminin temsilcisi Macron rejiminin, parlamentoyu devre dışı bırakarak Anayasa Konseyi emeklilik yasası, milyonların kitlesel öfkesiyle karşılandı, bu öfke haklıdır ve büyütülmelidir. İsyanın öfkenin haklılığı ve sınır tanımazlığı, her gün sokaklarda ve barikatlarda tekrar tekrar kanıtlanmakta. Sistemin paramiliter güçlerinin saldırıları da bu öfkenin karşısında anlamsız kalmıştır ve stratejik olarak hep anlamsız kalacaktır. Büyük grevler ve sokak eylemleri, ışık olacak güneşlerini tekrar tekrar yaratacaktır. Tarih, güneşleri yaratmanın tarihi olmuştur ve bundan sonra da öyle olacaktır. Bu kitlesel isyan aynı zamanda, Avrupa demokrasisi diye oluşturulmuş manipülasyonun aslında boş bir hikayeden ibaret olduğunu göstermiştir.


“Hikayeyi büyütmeye çağırıyoruz” Onların hikayesi boştur ama bizim hikayemiz büyük bir direniş hikayesidir. İsyanın, direnişin ve devrimin güzelliği satır satır yazılmıştır ve yazılmaya devam edecektir bu hikayede. Sistemin boş ve karanlık hikayelerinin karşısında, bizim hikayelerimizde bütün güzellikler olacaktır. Ezilenlerin nerede bir öfkesi ve isyanı varsa, güzeldir, haklıdır ve bizim hikayemizde yer alacaktır. Hangi dilden, milliyetten ve inançtan olursak olalım, biz ezilenler hepimiz, bu direniş ve devrim hikayesinin parçasıyız, hepimizi bu hikayeyi büyütmeye çağırıyoruz!”